Yazı: Ayşegül Uyanık Örnekal
Her şey bir sene önce başladı bizim için. Yemekle hiçbir sorunu olmayan kızım, sürekli itiraz etmeye, yemek yememek için direnç göstermeye başladı. Sonrasında bu direnç uykuya karşı devam etti. Geceleri evde galibi olmayan ama sinir bozan bir gerginlik yaşandı. Bunun arkasından da, “Aman kızım koltuktan koltuğa atlama, düşersin”, “çekmeceler merdiven değil, çıkma” ve benzeri sözler havalarda uçmaya başladı. Her anne gibi “kesin nazar!” dedim. Ama aslında yaşadığımız nazar değil, bildiğiniz iki yaş sendromuydu. İşin komiği, çevremde benzer şeyler yaşayan onlarca kişi olmasına rağmen, sadece benim bunlara maruz kaldığımı düşünmem oldu. Ama herkesin derdi kendine büyük, değil mi? Geçen yıl eylül ayında anaokuluna başlamasıyla her şeyin düzeleceğine karşı büyük bir inancım vardı. Tabii ki sonuç hüsran! Bunların üzerine, bir de sınıf arkadaşlarından öğrendiği ek huylarla ‘neşe’ dolu yuvamız daha da şenlendi. İkinci ayın sonunda yapılan veli toplantısında duyduklarıma ise inanamadım. Bizim evin yerinde durmayan Öykü’sü, meğer sınıfının en akıllı, uslu çocuklarının başında geliyormuş. Yarım yumurta, biraz peynir yedi diye sevindiğim kızım, sınıf arkadaşlarına yemeklerini yemeleri için telkinde bulunuyormuş. İşte o an anladım ki kızımın derdi benimle! Çalışan anneye karşı direnç geliştiriyor. Tabii ki bu da değildi sorun… Belki biraz kırgınlık, kızgınlık vardı içinde ama aslında sorun benim onun birey olmaya çalışan bir çocuk olduğunu kabul edemememdi. Baktım bu işin içinden çıkamayacağım, benim gibi binlerce annenin derdine derman olmak için şu içinden çıkılmaz iki yaş sendromuna ilişkin aklıma gelen, çevremden duyduğum tüm soruların yanıtı için Psikolog Eda Gökduman’ı kapısını çaldım.
İki yaş sendromu nedir?
Anne-babaların en zorlandığı dönemlerden biri olsa da aslında çok da zor değil. Sadece bu dönemde çocuğa nasıl davranmak gerektiğini bilmek gerekiyor. Bu şekilde işler biraz kolaylaşabiliyor. Bu yaş için en önemli ipucu; söz konusu gelişim dönemini çok iyi tanımak. Yemek yemeye direnme, uyumak istememe, hareketlilik, vurma veya atma davranışları, kendi istediğinin olmasını istemede inatlaşma… Ailece keyifle dışarı çıkacakken bir türlü evden çıkamadığınızı görebilir hatta çıkmaktan bir anda vazgeçebilirsiniz. Kıyafet giydirmek bile bu dönemde büyük sorun olabiliyor.
‘İki yaş’ diye geçse de bu dönemin çok erken ya da geç dönemde de ortaya çıkma ihtimali var mı?
Bu dönemi erken veya geç olarak da nitelendirmemek gerekiyor. Bir yaş da farklı, üç yaş da! Bu durumu sorun haline getiren çocuk değil, onun gelişim özellikleri karşısında anne-babanın farkında olmadan geliştirdikleri yanlış veya eksik tutumlar aslında. Bize başvuran birçok anne-baba, çocuğunun söz dinlemediğini ve onu kontrol etmekte zorlandığını ifade ediyor. Oysa çocuk bu davranışları kasıtlı yapmıyor. Yani söz dinlemek istemediği, yaramaz olduğu için değil, bazı şeyleri gelişimsel olarak yapmaya henüz hazır olmamasından kaynaklanıyor. Bir yaşından itibaren yürümeye başladığını, iki yaşla beraber kendini ifade edebilen kelimeleri kullandığını gören anne-baba onun büyüdüğünü düşünerek, çocuğuna bazı şeyleri öğretmeye çalışıyor. Masanın üzerinde duran bardağa uzandığında onu almaması gerektiğini, oyuncaklarını atmaması, arkadaşına vurmaması, hızla koşarken düşebilecek endişesi ile koşmaması gerektiği uyarılarında bulunuyor. Uyarılar tabii ki doğru ama o yaşta bu uyarılar pek işe yaramıyor. Çünkü sizi anlasa bile kendi üzerinde henüz bu kontrolü sağlayabilecek bir gelişim döneminde değil. Bir kere dikkati çok kısa süreli. Uzun açıklamalarınız üzerinde dikkatini toparlayamadığı için sizi dinlemiyormuş gibi hissedebilirsiniz. Uzun açıklamalar yerine kısa ve net açıklama yapmak gerekiyor.
Bu dönemi bebeklikten çocukluk dönemine geçiş olarak nitelemek mümkün mü?
Evet, bu şekilde nitelendirilebilir. Ama kendi kendine bazı şeyleri başarsa, yürüse ve konuşsa bile henüz o kadar büyümedi. Çocuklar çok hareketli oluyor bu dönemde. Oradan oraya koşup, her şeyi merak ederek, dokunmak istiyor. Sağlıklı bir gelişim için de bunu yapmasına izin verilmesi gerekiyor. ‘Hayır’, ‘koşma’, ‘elleme’, ‘dokunma’ demek yerine, çevresindeki şeyleri keşfetmesine izin vermek gerekiyor. Algıları bu dönemde çok açık oluyor, bunu desteklemek zeka gelişimi için de büyük önem taşıyor. Oyun alanlarında güvenliği sağlanarak geniş alanlarda hareket etmesine izin vermek ve enerjisini boşaltmak gerekiyor. Enerjisini gün içinde yeteri kadar boşaltabilen çocuklar acıktığı için yemeğini yiyip, yorulduğu için de derin ve güzel bir uyku uyuyor. Oyun alanına gelişimi destekleyen renkli, sesli ve hareketli oyuncakları koyun. Minderler, mutfaktaki kırılmayan ahşap ve zarar vermeyecek metal tencereler, tabaklar, çoraplarınız dahi onun oyuncağı olabilir. Her oyuncağın farklı duyularına hitap ettiği için gelişimini destekleyeceğini unutmayın.
İki yaş bir sendrom dönemi değil. Dil, motor ve zihinsel gelişimin en hızlı olduğu dönemlerden birine karşılık geliyor. Çocuk bu süreçte birçok değişimi aynı anda yaşıyor.
Bağımsız bir birey olmanın ilk adımları bu dönemde mi atılıyor?
Her söyleneni yapan çocuk, sağlıklı bir gelişim gösteriyor diyemeyiz. Kendini ortaya koyması tabii ki çok önemli. Kendine güvenen bir birey olmanın temelleri şimdiden atılıyor. İnatlaşmalar, çocuğunuzun değil, bu yaşın gelişimsel bir özelliği. İnatlaşmalar karşısında doğru davranışlar gösterirseniz, iki yaş sendromu ile karşılaşma olasılığınız oldukça düşük. Üstünü giymemek konusunda ısrar eden bir çocuğunuz varsa onunla inatlaşmamalı, oyunla dikkatini başka bir yöne çekmelisiniz. Zaten dikkati kısa süreli olduğu için oyunla ilgisini kıyafetlerden sokaktan geçen bir arabaya çekerek ağlamasını engellemiş olursunuz. İşte size çok pratik bir yöntem! Yaşadığınız soruna odaklanmayın. Yanından ayrılın ve içeri gidin. İçeriden sesli bir şekilde “Aaa, bak buradan kocaman komik bir araba geçiyor” diye heyecanla seslendiğinizde merakla yanınıza gelip sizi izlediğini ve yaşanan sorunu bir saniyede unuttuğunu göreceksiniz. Oyunları kullanmak da en önemli ipuçlarından biri bu yaş dönemi anneleri için. Uzun açıklamalar yapmak yerine, oyunla ona istediğiniz birçok şeyi yaptırabilirsiniz. Çünkü uzun açıklamalar anneyi yorar, oyunlar ise keyiflendirir.
Çocuklardaki davranışlar daha çok yemek yememek, söz dinlememek, uyumak istememekle sınırlandırılıyor. Oysa vurmak, sürekli olarak karşı tarafın ne dediğini dinlemeksizin ‘hayır’ demek ya da itiraz etmek, ağlamak da görülebiliyor. Peki başka belirtiler ya da çocuk tarafından yapılan davranışlar da var mı?
Gün içinde her olayda bu inatlaşmalar yaşanabiliyor. Uykusunu alan bir çocuk güne keyifli başlar. Bu nedenle düzenl uyuması çok önemli. Siz kahvaltısını hazırlarken oyunla geçen keyifli bir sürenin sonrasında yine oyunları ve gülümsemelerinizi kullanarak onu masaya çekebilirsiniz. Kontrol ondaymış gibi hissettirin. ‘Hayır’ları kullanmadığınız sürece size gün içinde daha uyumlu davranacağını göreceksiniz. Unutmayın, yapmasını istemediğiniz bir davranışta ‘hayır’ yerine dikkatini başka bir yöne çekmek gerekiyor. İnatlaştığı davranışlarla ilgilenmeyin. O soruna odaklansa da siz odaklanmayın.
En çok hangi konularda çatışma yaşanıyor?
Uyku ve yemek yeme süreçleri! Çünkü bir anne-baba için çocuğunun sağlıklı beslendiğini görmek çok önemli. Yemediğinde tabii ki çok üzülüyor anne, önce sabırlı olsa da ısrarlı reddetmeler ve ağlamalar karşısında sinirlenebiliyor. Keyifle başlayan bir kahvaltı çatışmaya dönüşüyor. Uyku da en fazla yaşanan çatışmalardan biri bu dönemde. Uzun uykuya dalma süreçleri anneyi yoruyor. Çalışan anne-baba için bu durum çok daha zor.
Çocuğa sert davranmak, bağırmak, ceza vermek çözüm mü?
Tabii ki çocuk söz dinlemediğinde ve sınırlarını bilmediğinde ebeveynlerin gerekli uyarılarda bulunması önemli. Ama bu uyarılar iki yaş döneminde işe yaramıyor. 3.5 yaş dönemlerinde çocuğa disiplin eğitimi dediğimiz sınırların ve kuralların öğretilmesi önem taşıyor. Bu yaş döneminde gelişimsel olarak çocuk bunları öğrenebilecek ve kendi üzerinde bir kontrol sağlayabilecek duruma geliyor. Bağırmak veya cezalandırmak asla doğru bir tutum değil. En doğru yaklaşım, bağırmak yerine gerekli açıklamalar sonrası kararlı bir tutum sergilemek! Sık sık azarlanarak büyütülen bir çocuk, ilerleyen yaşlarda kendine güvensiz oluyor veya uyumsuz davranışlar gösteriyor, duygusal ve davranışsal problemler yaşayabiliyor.
Her çocuk iki yaş sendromuna girecek diye bir kural var mı? Bazı çocuklarda olur, bazılarında olmaz diyebilir miyiz?
“Biz iki yaş sendromu diye bir şey yaşamadık” diyen anneler de var. Bu anneler kendini şanslı hissediyor. Her çocuk birbirinden farklı; bazıları daha sakin ve uyumlu oluyor.
Bunun temelinde ne yatıyor?
Çalışan anne-babalar eve daha yorgun geliyor. Evde heyecanla onu bekleyen ve ilgi isteyen çocukları ile güzel zaman geçirmek isteseler de yorgun oldukları için gerekli sabrı gösteremeyebiliyorlar. İki yaş, çocuklar için enerjik bir dönem. Onun enerjisine yetişmek için biraz enerjik olmak gerekiyor. Oyun onlar için çok önemli. Çok enerjiniz olmasa da sakin oyunlarla onu mutlu edebileceğinizi unutmayın. Tabii ki çalışmayan anneler de evin sorumluluklarıyla ilgilenirken yorgun düşebiliyor. Aynı durum onlar için de geçerli. İki yaş sendromu yaşanmaması için anne-babanın psikolojisi de çok önemli. Kendisine gerekli zamanı ayırmayan bir ebeveyn, çocuğu ile kurduğu iletişimde farkında olmadan eksik veya yanlış tutumlar sergileyebiliyor.
Toplumda özellikle çalışan annelerin çocuklarının iki yaş sendromuna girdiği, annesinin onunla birlikte olma süresinin azlığına dair bir tepki oluşturduğu kanısı var. Bu doğru mu?
İki yaş sendromunda çocukla daha az zaman geçirmenin çok etkisi var diyemeyiz. Önemli olan birlikte geçirilen zamanlarda o yaşın beklentilerine uygun tutumlar sergilemek ve sabırlı olmak.
Kreş ya da anaokuluna giden çocukların okulda söz dinleyen, uslu hatta arkadaşlarına örnek gösterilecekken ailesine karşı davranışlarının 180 derece farklı olmasının temelinde ne var?
Anaokulundaki öğretmen, çocukla ilişkisini belli bir dengede tutabilme becerisine sahip oluyor. Ağlayan, yemek yememekte direnen bir çocuğa nasıl yaklaşması gerektiğini çok iyi biliyor. Çocuk, bu sınırları diğer çocukların davranışlarını da örnek alarak çok hızlı öğreniyor. Evde böyle bir ortam söz konusu olmadığı için, evdeki davranışlarında farklılık gözlenebiliyor. Birebir okulda davrandığı gibi evde davranmasını beklemek ise yanlış. Evde ise biraz daha esnek davranılan noktalar olabiliyor. Sadece sınırlarını bilmesi, uyku, yemek yeme, oyuncaklarını toplama, yaşına göre ihtiyaçlarını giderebilme gibi becerileri kazanması mutlu bir aile ortamında olması önem taşıyor.
Öğretmen-öğrenci ilişkisi ile ebeveyn-çocuk ilişkisinin arasındaki farklar ne?
Her ikisinde de sevgi en önemli faktör. Sevgiyle kurulan ilişkide her şey daha yolunda oluyor. Öğretmen çocuk için daha farklı bir otorite ama. Sosyalleşmenin ilk adımları okulda atılıyor. Evde, okuldakine göre her şey biraz daha esniyor. Anne-babadan başka, diğer ebeveynler de farklı yaklaşımlarıyla çocuk üzerinde farklı etkiler bırakıyor. Yine de anne-babanın genel tutumları ile çocuk yetiştirme konusunda daha etkin olarak, sınırlarını çizebilmesi gerekiyor.
Siz sakin olun ki anlaşmak kolay olsun!
Çocuk büyütmek kolay değil. Her şeyini düşünmek zorundasınız. Yemeğini yedi mi? Sağlıklı büyüyor mu? Bu endişeler çocuk büyürken ona daha fazla müdahale etmeye neden oluyor. İki yaş sendromunda anne-babayı rahatlatacak en kolay şey ise çocuk yeni bir yaşa girerken, gireceği yaş dönemi ile ilgili olarak çocuk doktorundan veya bir pedagogdan bilgi almak. Sizi bu yaşta neler beklediğini öğrenmek ve yaşanabilecek zorlanmalar karşısında neler yapılması gerektiğini bilmenin önemine değinen Psikolog Eda Gökduman, “Biraz zor olsa da yaşanan şeyin o dönemde normal olduğunu bilmek anne-babayı rahatlatıyor. Daha sakin kalmasını sağlıyor. Çözümlerde daha pratik davranıp, sorun büyümeden kısa bir sürede halledilmiş oluyor. Diğer yandan çocuğun enerjisinin boşalmasını sağlayacak gün içi aktiviteler bu yaşta çok önemli. Minderlerde zıplasın, enerjisini boşaltsın. ‘Hayır’ kelimelerini mümkün olduğunca az kullanın. Onun yerine oyunlarla dikkatini başka yöne çekin. Bu dönemde sözünüzü dinlemesini ve hep uyumlu davranmasını beklemeyin. Uyumlu davrandığı zamanlar da olabileceğini unutmayın” diyor.
Bu dönemi çok iyi tanımak gerekiyor. Yaptığı yaramazlıkları bilmeden yaptığı, gelişiminden kaynaklandığını anlamak önemli. Hep böyle devam etmeyecek merak etmeyin. Enerjisini boşaltsın, koşsun, oynasın, konuşsun, dokunsun. Siz de iyi dinlenin ki ona yetişebilin!