Sanırız ki çocuklar bu dünyaya öğrenmek hatta özellikle anne-babanın öğrettiklerini öğrenmek için gelmişlerdir… Oysa o zaten çocuktur, zihni nasıl olması gerektiği ile meşgul olmadan sadece yaşamaya ve var olmaya odaklanmıştır. Anne-baba olarak bizler ise çocuğun nasıl yetiştirilmesi gerektiği ile ilgili onlarca hatta yüzlerce yazı okumanın yanı sıra, zihnimizi birçok kötü anı ile de kirletmişizdir… Ve dünyaya gelen çocuğumuza, gözlerimizi ve zihnimizi bunlardan arındıramadığımızın farkında olmadan bakarız. Spiritüel Yaşam Uzmanı Gülden Üner, çocuk dünyaya gelmeden anne-baba olmadığımızı anımsatarak, “Çocuğunuzun size öğretmesine izin verdiğiniz zaman anne-baba olabilirsiniz, çünkü o var olmadan önce siz de anne-babalığın ne olduğunu bilmiyordunuz” dedi.
Anne çocuk ilişkisi ve çocuğun gelişimine etkisine ilişkin bilgi veren Gülden Üner, “anne-baba doğulmaz olunur” diyerek anne-baba-çocuk arasındaki birlik bilincine değindi. Anne ve çocuk arasında güvenli bağın kurulabilmesi için ilk iki yıl yani akılcı, mantıklı düşünme süreçlerinin başladığı, korteksin gelişmeye başladığı döneme kadar annenin bebeğin yanında olması, fiziksel ve ruhsal olarak ondan uzak kalmamasının önemli olduğunu vurgulayan Üner, şunları kaydetti:
“Bebek bu dönemde kendi bedeninin annesinden ayrı olduğunu düşünemez, kendini annesi ile bütün olarak görür. Dolayısıyla bu dönem boyunca ihtiyacı olduğu her an anneyi yanında hissetmesi ruhsal bağ ve denge açısından önemlidir. Annenin bebeğinden bu süreç içinde ayrı kalması bebekteki birlik bilincini bozuyor. Bu durum sezaryenle yapılan doğumlarda da gelişiyor” dedi. Bozulmuş birlik bilincinin babayı da derinden etkilediğine işaret eden Gülden Üner, “Toplumsal kodlamalarla çocuğun zihnini kirletmek yerine, size gönderilen rehberin yani çocuğunuzun size anne-babalığı öğretmesine izin verin. Aynı zamanda kendinize de anne-baba olmak için kabul verin. Aile birliğinizin sağlanması için, onun rehberliğini kabul edin” diye konuştu.
“Eğer kadın özündeki gerçek kadınlığı ile hayatın içinde var olmayı başarabilirse, işte o zaman, onun yetiştirdiği kız ya da erkek çocuklar çok daha sağlıklı bireyler olur” ifadelerini kullanan Gülden Üner, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Modern kadın, var olabilmek için her geçen gün biraz daha erkeksileşiyor, biraz daha özünden uzaklaşarak dişiliğinin üstüne yapay bir örtü çekiyor. Ancak bu halinden ne kendi memnun ne hayatındaki erkek ne de çocuğu… ‘Kadın dönüşürse her şey dönüşür’ düşüncesiyle hazırladığımız Tanrıça İnzivaları, olmadığı bir şeye dönüştürülen ve modern dünyada var olabilmek için dişiliğini unutarak erilleşen kadının, fabrika ayarlarına geri dönmesini sağlıyor.”
“Hayatın her alanında olduğu gibi anne-baba olmanın da bir dengesi var” diyen Gülden Üner, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu yüzden her insanın kendi bilinçaltındaki travmatik izleri, korkularını dönüştürmesi gerekir. Bunu yapmadığı sürece çocuğa odaklı, obsesif diyebileceğimiz derecede takıntılı, eşini ve kendini ihmal eden annelerle dolu olacaktır dünya. Ve işin kötü tarafı bu şekilde nesilden nesile aktarılan bilgi bizi sağlıksız bir toplum yapısına götürecektir. Aile bireyleri arasındaki ilişkinin rahatlama, sevgi ve saygı ile beslenmesini sağlamak için Aile Birliği Seansı ve Aile Birliği Eğitimini başlatıyoruz. Bununla yapmak istediğimiz; çocuğun anne – baba yaptığı ebeveynlerin, dünyaya gelen minik öğretmenlerine ve anne-baba olmaya nasıl izin vermeleri gerektiği konusunda yol göstermek.”