Doğumdan sonra evlilikte bunlara dikkat edin!

Yazı: Yaprak Çetinkaya

Cinsiyetiniz, yaşınız, milliyetiniz ya da inancınız ne olursa olsun ilk kez çocuk sahibi olduktan sonra hayatınız değişiyor. Hem de nasıl! Ve bu değişim öncelikle en özelinizi belki de o zamana kadar en çok değer verdiğiniz alanınızı yani ilişkiniz etkiliyor. Önce hamilelik, ilişkinizi çeşitli alanlarda kısıtlayan bir durum oluyor, ardından eve minik bir varlık geliyor ve doğal olarak aklınız sürekli onda oluyor. Buna bir de geniş ailenin fertlerinin eve girişi, uykusuzluk, yeni öğrenilenler, öğrenilmesi gerekenler eklendi mi ilişki, geri planda sırasının gelmesini umutsuzca bekliyor. Bu süreçte erkek işin daha çok maddi yönü ile ilgilenirken kadın da bebeğe odaklanıyor. Böylece eski günlük düzen devam ettirilemiyor. Yeni bir düzen oluşturulabilmesi içinse kadının anneliğe, erkeğin babalığa alışması, çocuğun anne memesinden ayrılması ve bırakılabilir olması gerekiyor. İşte o gün geldiğinde, eğer evlilik bebek öncesinde sağlam ise yeni bir düzene geçilebiliyor. Ancak evlilikle ilgili sorunlar varsa bu yeni düzeni oluşturmak pek de kolay olmuyor. Bu arada kurulan yeni düzenin hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını kabullenmek ve değişime adapte olmak gerekiyor.

Bilgi bombardımanı altındayız

Uzm. Psk. Danışman Seçil Özbeklik, günümüzde çocukların bedensel ve ruhsal sağlıkları konusunda çok fazla bilgi akışı olduğunu, bir uzmanın önerisine bir başka uzmanın karşı çıktığını, çocuklara nasıl davranılması gerektiği konusunda çok çeşitli yaklaşımlar bulunduğunu belirterek, “Bu kadar bombardıman altında kalan kadının kafası karışıyor, mükemmel olma telaşına düşüyor ve anne doğallığını yitiriyor. Önerilenlerin birini bile eksik yapsa kendini kötü hissediyor ve bir noktadan sonra kadın yoruluyor. Markete gidebilmeyi bile çok büyük mutlulukla anlatan, bir yıl boyunca sinemaya gidemeyen, gittiğinde suçluluk hisseden birçok anne var. Öteki taraftan bu durum genellikle erkeğe anormal geliyor. Bir süre sonra karı koca arasında kızgınlıklar baş göstermeye başlıyor. Bu uzaklaşma zaman geçtikçe ilerliyor. Bunun önüne geçmenin en iyi yolu ise ‘doğal ebeveyn’ olabilmek. Doğal ebeveynlikten neyi kastettiğini sorduğumuzda Özbeklik şunları söylüyor: “Yeterince iyi anne olabilmeyi… Eğer çocuktan gelen mesajları doğru dinlersek doğal ebeveyn de oluyoruz. Onun mesajını dinleyip gerekeni yapmak, olmayınca başka bir şey denemek ve böylece ilişkiyi tutturabilmek. Bunu yaparken aynı anda kendimize de bakabilmek. Yorgun muyuz, yardıma mı ihtiyacımız var, yapmayı arzu ettiğimiz şeyler mi var diye bakmak ve kendimizi beslemek için de vakit ayırabilmek.” Keyif yaparak kendinizi besleyin Bir kadın keyif aldığı şeyleri yaparak beslenebiliyor. Bu kitap okumak da olabilir, spor yapmak da… Hatta bazen sadece alışveriş merkezi gezmek de… Bunları yapabilmek için vakit ayıran kadının aynı zamanda eşiyle olan ilişkisinde de kadınlığını besleyebilmesi, cinsel hayatının düzgün gitmesi, eşiyle keyifli sohbetler edebilmesi, birbirlerinin hayatlarını takip edebilmeleri, ortak paylaşımları olması, anne-baba-çocuk olarak da bir arada bulunabilmeleri önem taşıyor. Bu ortam sağlandığında zaten çocuk sağlıklı bir anne-babaya sahip ve mutlu oluyor. Bir arada keyifli vakit geçiren aile bir sıkıntı olduğunda fark edip çözüyor.

Uzm. Psk. Danışman Seçil Özbeklik: “Bir kadın olarak her şeyin annede bitiyor oluşu beni de insan olarak zorluyor ama gerçek bu… Bebeği babaya gösteren, tanıtan, babayı da bebeğe tanıtan annedir.”

Babalar kaçıyor mu, dışlanıyor mu?

Bir diğer soru da ilk çocuğun doğumundan sonra babaların durumu… Babalar evin dışına mı itiliyor yoksa onlar mı dışarıda kalmak istiyor? Uzman Psikolojik Danışman Seçil Özbeklik, her ikisinin de geçerli olabildiğini belirterek şunları söylüyor: “Bir kadın olarak her şeyin annede bitiyor oluşu beni de insan olarak zorluyor ama gerçek bu. Bebeği babaya gösteren, tanıtan, babayı da bebeğe tanıtan annedir. İlişki iyi ise bu çok doğal yapılır ama eğer sıkıntı varsa o zaman can yakıcı olmaya başlıyor. Bebek annenin gözlerinden babaya bakıyor. Anneyi takip ediyor; anne babaya bakarken korkarak mı bakıyor, kızgın mı, sevgi dolu mu, bunu görüyor, hissediyor. Oradaki duygu durumu iyiyse her şey çok kolay gidiyor ama kötüyse bebek de o duyguyu alıyor ve zaten babaya bakmıyor artık.”

Baba-Bebek bağı sonradan kuruluyor

Özbeklik, şunu da hatırlatıyor; “Ancak babaların da şundan haberdar olması gerekiyor… Baba ile bebeğin ilişkisi sonradan başlıyor. Anne doğum yaparak anneliğe doğuyor ancak baba sonradan olunuyor. Baba olmak sonradan öğreniliyor. Baba önce bebeği tanıyor, bebeğin onu tanıdığını, anne olmadığında kendisini tercih ettiğini görmeye ihtiyaç duyuyor. Çömez olan, ne yapacağını bilmeyen ve hatta korkan baba zaten sürece 1-0 yenik başlıyor. Bir de annenin travması varsa ve babayı içeri sokmuyorsa baba iyice uzaklaşıyor. Böyle olduğunda baba, anneye olan kızgınlığını istemeden bebeğeyansıtıyor. Yoksa bir annenin veya babanın çocuğuna olan sevgisi, dışarıdan nasıl görünürse görünsün tartışılmazdır. Doğru davranamamak, sevgilerini ifade edememek başka bir şeydir ama her anne-baba çocuğunu sever. Ancak istemeden yapılan bu bilinç dışındaki davranışlar her tarafı çok zorluyor.”

Karı-koca olmadan ebeveyn olmak 

Türkiye’de çiftler genellikle evlendikten sonraki bir yıl içinde çocuk sahibi olmak istiyor ve çoğu da bunu başarıyor. Oysa o güne kadar hayatını tek başına devam ettiren, ailesinin çocuğu iken bir anda evlenen kadın ve erkeğin önce biriyle birlikte yaşamaya ve evli olmaya alışması gerekiyor. Bu nedenle evliliğin ilk yılı (bazen de yılları) sanıldığı gibi canım cicim ayları olarak geçmiyor, çatışmalar yaşanıyor. Hemen çocuk sahibi olunması halinde bu gerginliğe önce hamileliğin, ardından bebek bakımının zorlukları eklendi mi işler zorlaşıyor. Bu dönemde ancak temeli sağlam olan, birbirine bağlılığı, inancı, güveni tam olan bireyler kendilerini kurtarabiliyor, yaraları sarabiliyor, değişim geçirebiliyor.

Her zaman aynı fikirde olamazsınız ama…

Hep duyduğumuz bir öneri vardır; çocuğun yanında her konu içinde fikir birliği içinde olmak… Uzm. Psk. Danışman Özbeklik, anne-babanın her konuda fikir birliği içinde olmasının mümkün olmadığını söylüyor. “Fikir ayrılıkları olur, üzerinde konuşulur. Çocuğun kafasını karıştıran ise şudur; karı-koca kavgalı, sabah gergin kalkmışlar, bir arada bulunmaktan mutlu değiller. Öyle zamanlarda çoğunlukla aslında fikir birliğine varılacak bir konuda inadına inadına, eşlerinden intikamı almak ya da kızgınlığı püskürtmek adına zıtlaşırlar. Çocuğun orada gördüğü fikir ayrılığı değildir. Annesi ile babasının birbirinden nefret ettiğini düşünür, karı kocalık ilişkisinde neler olup bittiğini bilmediği için ‘benim yüzümden’ diye kendini suçlar.”

Bebekle bağ kurmak yaraları iyileştiriyor 

“Her annenin ve babanın kendi çocukluklarından getirdikleri yaraları var çünkü bir bebeği büyütürken hiçbir normal insanın her şeyi doğru yapabilmesi mümkün değil” diyen Uzm. Psk. Danışman Seçil Özbeklik, evlilik ve çocuk sahibi olmanın bu yaraları iyileştirmenin en iyi yolları olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Hamilelik ve doğum ile birlikte kendi söz öncesi dönemimize dönüyoruz. Beden hatırlıyor ama dille hatırlayamadığımız şeyler var. Nedenini bilemediğimiz, tanımlayamadığımız birtakım duygularla karşılaşıyoruz. O duygular çok acı verici ise dikkat etmemiz gereken bir şey var demektir. Örneğin her annede panik ve kaybetme korkusu belli oranda oluyor ama bebeğin yanından ayrılamamak, kimseye teslim edememek, sürekli bebeğe bir şey olacak endişesi yaşamak çok fazla olmaya başladığında bir durup düşünmek gerekiyor. Bu durum bebek sahibi olmakla ilgili değil, geçmişten getirdiğimiz bir konu oluyor… Geriye doğru bakıldığında bunun o an ile ilgili olmadığını, örneğin bir kardeşlerinin hiç hatırlamadıkları dönemde öldüğü ya da kendi geçmiş yaşam öyküsünde annesinin kendisini çok fazla yalnız bıraktığını hatırlıyorlar. Bazen kuşaklar öncesinden gelen öyküler var. His olarak ağır, tanımlanamayan hislerin içindeysek ve bununla ilgili çok fazla uyarı alıyorsak dikkate almalı ve dönüp kendimize bakabilmeliyiz.” Neyse ki bu tablonun bir de iyi tarafı var. Tekrar bebekliğimize dönemiyoruz, anne-babamızın eksik bıraktıklarını tamamlamalarını sağlayamıyoruz ama arzu ettiğimiz anne-babalar olabiliyoruz. Bebekle bağ kurup karşılıklı tatmin olarak geçmişteki yaraları sarıp iyileşebiliyoruz.Dışlanan erkek uzaklaşıyor

Anne-bebek ilişkisinin çok hararetli ve kadına ruhsal ve fi ziksel olarak dünyayı unutturan bir ilişki olduğunu belirten Özbeklik, o ilişki içinde babanın, “Evet annesin ve ben bunu beğeniyorum ama sen benim karımsın ve benim yanımda olmanı da arzu ediyorum” diyebilmesinin çok önemli olduğunu söylüyor. Erkeklerin kendilerini gerçekten dışlanmış hissettiklerini ve bunu ifade edemediklerinde daha da dışarı gidebildiklerini söylüyor ve ekliyor; “Erkeğin, annenin bu dönemde kendini kaybedebileceğini görüp anlayabilmesi kendisinin çocukla olan ilişkisi için de önemli. İyi bir anne-babalık için iyi bir karı-kocalık gerekiyor. Bu olmadığı zaman ne yaparsanız yapın zaten babalığınız yetersiz oluyor.” Özbeklik sözlerini şöyle sürdürüyor; “Bu bir değişim dönemi, hiçbir şey eskisi gibi değil, bildiğiniz gibi değil. Yeni doğan bebek kendi zorluğu ile birlikte geliyor, uyumuyor, yemek yemiyor ya da fi ziksel bir sorunu oluyor. Bunların her biri çok değiştiriyor bu süreci. Bu süreçte karı-koca birliğini devam ettiriyor olmak çok önemli. Erkeğin ‘ben de buradayım’ diyebilmesi, kadının da suçluluk duyguları ile baş edebilmesi yani bedeninin kutsal ve sadece bebeğe ait olduğu fi krinden uzaklaşması gerekiyor. Kadının doğum sonrası bedenini beğenmemesi de erkeğe gitmesini güçleştiriyor. Kadın bunları ne kadar ifade edebilirse erkeğin de ona yardımcı olabilmesi o kadar kolay oluyor.”

Efsanevi ilk 40 gün

Anne ile bebek arasındaki bağ sanılanın aksine bebek anne karnına düştüğü andan itibaren değil, bebek doğduktan sonraki o efsanevi 40 gün içinde oluşuyor. Eğer annenin hayatında başka birkeyif yoksa, kendi bebekliği, çocukluğu travmatik geçtiyse bebeği ile oluşturduğu bütünlük halinde kendini kaybediyor ve bebeği ile arasına girecek hiçbir şeye tahammülü olmuyor. Bu noktada baba istese de onların bütünlüğüne dahil olamıyor.



‘Kutsal anne’ çıkmazı


Anne-bebek ikilisini gören baba, hele de çocuk erkekse orada kendi annesi ile olan ilişkisini de görüyor ve kendi annesiyle olan ilişkisi çocuğu ile olan ilişkisine de yansıyor. Eğer yeterince iyi olmayan bir ilişki varsa baba kendi geçmişindeki anne-çocuğu görüyor ve iyice uzaklaşıyor. Annenin çok kutsal bir simge olması erkeğin karısına yaklaşamamasına neden olabiliyor. Kendi babası ile ilişkisi kötü olan bir erkek, “Benim yaşadığımı yaşamasın, kendi babam gibi olup çocuğuma zarar vermek istemiyorum” gibi bilinçdışı süreçlerle kendini bebekten korumaya çalışabiliyor.

Boşanmadan önce boşanıyoruz 

Boşanma kararı almak herkes için çok zor ancak bir de çocuk sahibi olunca daha da zor… Ancak şu bir gerçek ki bir anne-babanın çocuğu için yapabileceği en iyi şey mutlu olmayı becerebilmek… Mutlu olduğumuza süreç kendi içinde işliyor. Ancak siz zaten mutsuzsanız, hayata isyan eder haldeyseniz ve çocuğunuz o sırada bir ihtiyaçla size geliyorsa yeterince iyi karşılık vermeniz mümkün olmuyor. Eşinize karşı aşırı kızgınlık hissediyorsanız çocuğunuz o duygu durumunu mutlaka alıyor. Sürekli gergin, mutsuz ortamda büyümek de çocuk için hiç sağlıklı olmuyor. Özbeklik, boşanmanın çocukları kötü etkilediğine dair inançların nereden beslendiğini şöyle açıklıyor; “Duygu durumuna göre insanlar zaten boşanma aşamasına gelmeden önce boşanıyor. Kağıt üzerinde boşanma sağlanana kadar süreç çok zor işliyor. Anne, baba hakkında olumsuz konuşabiliyor. Babaanne, çocukla anneyi bir bütün olarak gördüğü için geline olan kızgınlığını çocuğa yansıtabiliyor. İyileşememiş iki yetişkin arasında kalan çocuk 

çok çabuk büyümek zorunda kalıyor ama sağlıklı büyüyemiyor. Bu nedenle kötü bir evliliği devam ettirmektense düzgün devam eden bir boşanma süreci ve boşandıktan sonra karı-kocalığın gerçekten bitmesi ve gerçekten birer anne-baba olarak kalmaya devam etmek çocuğa iyi geliyor.”

Başa dön tuşu