Hamilelikle ilgili filmler

WHAT TO EXPECT WHEN YOU’RE EXPECTING (DİKKAT BEBEK VAR!)
Film, Heidi Murkoff’un kaleme aldığı ve dünya çapında çok satan kitaplar arasında gösterilen ‘Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler?’ adlı kitaptan Shauna Cross ve Heather Hac tarafından uyarlanmış. Kirk Jones’un yönetmen koltuğuna oturduğu bu romantik komedide Elizabeth Banks, Brooklyn Decker, Genesis Rodriguez, Jennifer Lopez, Dennis Quaid, Cameron Diaz, Anna Kendrick gibi yıldız oyuncular başrolde… Bebek bekleyen beş çift, beş farklı hikaye ile karşımızda. Kimi uzun çabalardan sonra bebeğine kavuşuyor kimi evlatlık edinmenin yollarını arıyor. Her biri aynı dönemlerde bebek beklemenin heyecanını ve sevincini yaşarken, hamilelik sürecinin sıkıntılarına beraber göğüs geriyor, birbirlerinin en mutlu anlarına şahit oluyorlar.

Yazı: Neslihan Böle Arslan

Bir bebeğin dünyaya gelişiyle birlikte hayatınız 180 derece değişebilir. Küçücük bir bebeğin kocaman insanların hayatını nasıl değiştirdiğini merak ediyorsanız, konuya eğlenceli bir şekilde yaklaşan bu filmler size ipucu verebilir. Aynı zamanda sinema keyfi yapmak da cabası! Hamilelik ve bir bebek sahibi olmak, macera dolu bir yolculuğa çıkmak gibidir. Hem başınıza ne geleceğini bilemezsiniz hem de heyecandan ölürsünüz. Türlü zorluklarla ama eşsiz deneyimlerle geçen bu dönem, filmlere de ilham oluyor. Şimdi sizin için hazırladığımız listeden bir film seçin, arkanıza yaslanın ve hamileliğinizin tadını çıkarın.

BABY MAMA (TAŞIYICI ANNE)

37 yaşına kadar çalışmış, kariyer basamaklarını bir bir tırmanmış ve nihayet yönetici olabilmiş bir kadın, artık anne olmak istediğini fark ederse ne olur? Aşık olacağı bir adamdan çocuk yapmak için zamanı kalmadığını düşünen Kate, bir sperm bankasına başvuruyor. Fakat hamile kalma şansının olmadığını öğrenince, bir taşıyıcı anneyle anlaşıyor. Anlaştığı anne adayı Angie biraz başına buyruk ve umursamaz… Kate ise bebeği kendi taşımasa da, her anne adayı kadar bebeğinin sağlığını düşünüyor ve taşıyıcı anneyi sürekli göz hapsinde tutuyor. Angie’nin kocasıyla kavga edip Kate’in evine yerleşmesiyle işler iyice karışıyor. İki kadın, bebeğin doğumuna birlikte hazırlanırken, Kate’i büyük bir sürpriz bekliyor. Bebeğin gerçek annesi Kate mi? ABD yapımı filmin yönetmeni Michael McCullers.

BABY BOOM

1987 yapımı komedi filminde, ölen kuzeninin bebeğiyle baş başa kalan J.C. Wiatt’ı Diana Keaton canlandırıyor. ‘Başımıza Gelenler’ filmine benzer bir film olan ‘Baby Boom’da, New Yorklu başarılı bir iş kadını olan J.C. Wiatt, başka bir şehirde yaşayan kuzeninin hayatını kaybettiğini ve J.C.’ye miras yerine bebeğini bıraktığını öğreniyor. Hayatı sabah akşam iş toplantılarıyla geçen ve akşamları da eve iş götüren New Yorklu iş kadını J.C., elinde bebekle ne yapacağını bilmez bir şekilde kalakalıyor! Ne yazık ki, bebeği kendi yaşamına uydurabileceğini sanıyor ama bu büyük bir yanılgı! Daha ilk günden makarnalar havada uçuşuyor, bebeğin altını bezleyemiyor, bebeği ofise götürmek zorunda kalıyor. Zamanla bu bebek, hayatını sorgulamasına neden oluyor. New York’un hareketli şehir hayatından doğayla iç içe olabileceği Vermont’a taşınıyor. New York’tan reddetmesi zor bir iş teklifi alınca ikisinden birini seçmesi gerekiyor: Vermont’ta bir aile kurmak ya da eski başarılı iş kadını günlerine geri dönmek…

SENİN HİKAYEN

Her evli çiftin başına gelebilecek bir konuyu, ‘bebek sahibi olma’yı işleyen film, bu konuda gelgitleri olan ve ilk başta çocuk yapmayı istemeyen bir çifti anlatıyor. Tolga Örnek’in yönetmenliğini yaptığı ve 2013’te gösterime giren ‘Senin Hikayen’, filmdeki çiftin fikrini değiştirmesiyle birlikte hayatlarının nasıl değiştiğini gösteren bir romantik komedi… Filmin konusu ise şöyle: Yedi senedir evli Hakan ve Esra bir bebek yapmayı düşünmüyor. Dominant bir karakter olan babaanne Meral’in ısrarlarıyla kendilerini sorgulamaya başlıyorlar. Her şeyi akışına bırakırken, kısa bir süre sonra hamilelik haberini alıyorlar. Korkular ortak; ‘iyi bir annebaba olabilir miyim?’, ‘ben daha kendime bakamıyorum’, ‘hayatımızın değişeceğinden çok korkuyorum!’ Filmde Selma Ergeç ve Timuçin Esen’in romantik bir çiftken, bebekle birlikte nasıl zombiye dönüştüklerini de görüyoruz. Ama bu durum, bebeğin ilk aylarından sonra yerini mutlu ve huzurlu bir aile tablosuna bırakıyor.

MOTHERHOOD (ANNELİK)

Annelik bir tür delilik… Her gün çocukları beslemek, okula götürüp getirmek, onlara göz kulak olmak, oynamak ve bunları zamanla yarışarak yapmak… ‘Motherhood’ filminde Uma Thurman, işte bu deliliğin sınırlarında gezinen bir anne rolünde. İki çocuklu, kariyerine ara vermiş bir kadın, çocukların bakımı ve bitmeyen ev işlerinin kısırdöngüsü içinde kendini çok tükenmiş hissediyor. Üstelik evliliği de tekdüze ve heyecansız gidiyor. O kadar koşuşturmacanın arasında ne kadar çaresiz olduğunu blog’una şöyle yazıyor: ‘Bir kadının ruhu sırf anne olmayı seçti diye ölmek zorunda mıdır? Ben hem karmaşık cümleler kurmak hem de kirli çamaşırları halletmek istiyorum. Çok şey mi istiyorum?’ Ve Eliza tam dibe vuracakken, karşısına güzel bir fırsat çıkıyor. Anne olmanın kendisine ne ifade ettiğini 500 kelimeyle en güzel anlatan kişiyi bir yazarlık işi bekliyor. Tam da Eliza’nın hayalini kurduğu gibi… Çünkü tekrar çalışmaya başlarsa kendini yeniden bulabileceğine inanıyor. Tabii bu yazıyı yazabilecek vakit bulabilirse! Filmin yönetmeni ise Katherine Dieckmann.

BABIES (BEBEKLER)

Yönetmenliğini Thomas Balmes’in yaptığı 2010 Fransız yapımı bir belgesel olan Babies, kültür farklılıklarının bebek yetiştirmede ne kadar belirleyici olabileceğini gösteriyor. Dünyanın dört bir yanından, Namibya, Moğolistan, Japonya ve Amerika’dan seçilen dört bebeğin yaşamlarının ilk yılında neler yaptıklarını bu bebeklerin hayatlarından kesitler şeklinde izliyoruz. Namibya’da bir bebeğin altının hiç bezlenmemesi, Moğolistan’daki bebeğin doğar doğmaz çok sıkı bir şekilde kundaklanması bizim için şaşırtıcı olsa da onların yaşadığı topraklarda normal. Bu belgesel bize bir bebeğin ne kadar güçlü olduğunu da gösteriyor. Çünkü modern evlerde yaşamasalar da doğa şartlarına uyum gösterebiliyorlar.NİNE MONTHS (9 AY)

Bu film çekildiğinde oyunculuktaki en parlak zamanlarını yaşayan Hugh Grant, telaşlı ve panik bir baba adayı rolünde… Diğer başrol oyuncusu ise Julianne Moore. 1995 yapımı filmin yönetmenliğini Chris Columbus üstleniyor. Biri çocuk psikiyatrisi eğitimi alan diğeri bale öğretmeni olan bir çiftin, uzun süreli güzel bir birliktelikleri vardır ve işleri yolunda gidiyordur. Görünürde her şey mükemmel ama Rebecca hayatlarında bir eksiklik hissediyor; çocuk! Ancak, Samuel’in en son istediği şey, bir çocuk. Daha yaşayacağı heyecanlar varken, baba olma sorumluluğunu almak istemiyor. Bebek haberini hiç beklemediği bir anda alan Samuel için kabus dolu günler başlıyor. Ya bebeğin babası olarak sorumluluğunu alacak ya da Rebecca’yı da kaybedecek. Baba olacak olmanın şaşkınlığını film boyunca bir türlü üzerinden atamayan Hugh Grant’ın sayesinde eğlenceli birkaç saat geçirebilirsiniz. Özellikle doğum sahnesi tam bir şenlik!

BABY BOOTCAMP (BEBEK KAMPI)

kadınsanız ve 30 yaşına gelmenize rağmen hala bekarsanız, evli ve çocuklu yakınlarınızın gözünde bir ‘uzaylı’ kadar anlaşılmazsınız. o yüzden sizi en kısa zamanda evlendirmeyi bir görev bilirler! Julia’nın başına gelen de bundan farklı bir durum değil. Bu kez ‘evlilik meraklısı akraba’ rolünde karnı burnunda bir abla var. Julia ‘doğru adam’ı henüz bulamamış. etrafı hamile ve yeni annelerle çevrili, çünkü onlara bir parkta spor eğitimi veriyor. tabii bu evli ve çocuklu kadınlar içinde bekar ve çocuksuz bir kadın olarak daha da göze batıyor. Ancak Julia’nın asıl sorunu ödeyemediği borçları. Ve karşısına iki çocuklu, eşini yeni kaybetmiş bir adam olan scott çıkıyor. Bebek bakımından hiç anlamayan Julia, kendini scott’un çocuklarının bakıcısı olarak buluyor. Para kazanmanın bir yolunu bulan Julia’nın kafasında başka bir soru daha var: iki çocuklu ve kalbi yaralı bir adam, doğru adam olabilir mi?

KNOCKED UP (KAZA KURŞUNU)

Tek gecelik ilişkiden doğru bir baba adayı çıkar mı? Bebek sahibi olmak hayatın dönüm noktalarından biriyken, işi böyle şansa bırakmak ne kadar doğru? Ama filmin adı üzerinde ‘Kaza Kurşunu’! “Üzerinde kafa yormaya çok gerek yok, güzel vakit geçireyim yeter” derseniz Judd Apatow yönetmenliğindeki bu filmi izleyebilirsiniz. Konusuna gelince; Katherine Heigl’in canlandırdığı Allison Scott, bir gece ablasıyla bara gider ve geceyi içkinin de etkisiyle orada tanıştığı Ben Stone’la geçirir. Allison kariyerinde başarılı bir şekilde ilerlerken, Ben işsiz güçsüz bir adamdır. Sekiz hafta sonra hamile olduğunu öğrenen Allison, bebeği doğurmaya karar veriyor. Ama ya bebeği tek başına büyütecek ya da Ben’e babalık yapma şansı verecek…

LIFE AS WE KNOW IT (BAŞIMIZA GELENLER)

Ne demişler; ‘Hayat siz planlar yaparken, başınıza gelenlerdir!’. Uyumsuz bir çifti alın, bir bebeğin sorumluluğunu alarak aynı çatı altında yaşamalarını isteyin. Filmdeki çiftimiz Holly ve Eric’in başına gelenler işte bu. Bebek Sofie’nin anne ve babası Peter ve Allison bir araba kazasında hayatlarını kaybediyor. Ve bu çiftin en yakın arkadaşları olan Holly ve Eric, bebeğin yeni ebeveynleri oluyor. İşte macera da bundan sonra başlıyor; çünkü aslında Holly ve Eric’in ne bir ortak noktaları var, ne de bebek bakımından anlıyorlar. Başlarına gelen bu büyük sorumlulukla baş etmeye çalışırken, hayat onlara hiç ummadıkları şeyler öğretiyor. İstemeden de olsa bir aile olduklarını fark ediyorlar. Greg Berlanti yönetmenliğindeki 2010 yapımı filmde başrolleri Katherine Heighl ve Josh Duhammel paylaşıyor.

Başa dön tuşu