Yazı: Nilgün Yıldız
Minik bebeğinize sahip olacağınızı öğrendiğiniz ilk günü hatırlıyor musunuz? Hemen hayal kurmaya başlamıştınız. Eşiniz ne diyecekti, arkadaşlarınız şaşıracaktı, anneniz ve babanız belki de sevinçten ağlayacaktı… Bu mutlu zamanlardan sonra yaşanan en güzel an ise şüphesiz onun minicik bedenini göğsünüze bastırdığınız an olmalı, öyle değil mi? Evet, her şey mükemmeldi ve hayatınızın eskisi gibi olmayacağını artık biliyorsunuz. Yaşamınızda tamamen farklı bir dönem başladı. Doğum sonrası yeni yaşamınızda bebek bakımı, aile kavramı da değişirken bazen ne yazık ki yaşadığınız problemler de değişebiliyor. Bu problemleri çözebilmenin en iyi yolu ise, annenin eşi ve en yakın aile bireyleri ve gerektiğinde doktoru ile iş birliği içinde olmasından geçiyor. Doğum sonrasında oluşabilecek psikolojik değişimler, bebek emzirme ile ilgili olarak meme yapısındaki değişiklikler, doğum sonrası tedavi gerektirebilecek kadar hayat konforunu düşürücü hemoroid (basur) ve idrar yolu problemleri ile mücadele etmek gerekebiliyor.
Hemoroid
Hamile kadınların en az yarısı özellikle hamileliğin üçüncü döneminde hemoroid sorunu ile karşı karşıya kalıyor. Genel Cerrahi Uzmanı Doç Dr. Şerife Şimşek, “Hastada hamilelik öncesinde hemoroid problemleri varsa hamileliği sırasında hemoroide bağlı sorun yaşama riski de o oranda artıyor. Hemoroid, genelde kabızlık, ıkınma veya zorlanarak yapılan
tuvalete çıkma sonrasında bağırsağın son kısmı olan rektum veya anüste bulunan toplardamarların üzerlerindeki deri ile birlikte genişlemesi ve dışarı doğru sarkması ile oluşan
iyi huylu bir hastalık. Hemoroidler anal kanalda içeride (iç basur) veya dışarıda (dış basur) olabiliyor. Hamilelikte kabızlık (konstipasyon); alınan ilaçların özellikle demir preparatlarının zor tuvalete çıkmaya neden olabilmesi, hormonal etkenler, kilo artışı nedeniyle bağırsakların az çalışmaya başlaması ve ıkınmanın artması, bebeğin artan ağırlığı sonrası damar sistemine bası oluşturması, doğurma sırasında bebeği itmek için güçlü ıkınma hareketinin yapılması gibi nedenlerle sıklıkla karşımıza çıkıyor” diyor. Hastalarda; tuvalete çıkarken makatta kanama görülmesi, makatta sarkma olması, rahatsızlık hissi, anal bölgede kaşıntı olması, makatta ağrı (özellikle dış hemoroidlerde), makatta ele gelen ağrılı şişlikler (dış hemoroidlerde özellikle içe kanama ile çok ağrı olabilir) gibi belirtiler de olabiliyor.
NE YAPMAK GEREKİYOR?
Daha çok lifli gıda tüketmek, taze sebze, meyve, baklagiller ve posalı gıdalar sayesinde günlük olarak 25-30 gram lif almak, yeterli miktarda sıvı tüketmek ve her gün en az 8-10 bardak su içmek gerekiyor. Aynı zamanda günde en az 20 dakika spor yapmak bağırsak hareketlerine iyi geliyor ve kabızlıktan koruyor. Hastada kanama, ağrı, şişlik şikayetleri varsa mutlaka uzman bir doktora başvurmak gerekiyor. Tedavi için; lifli gıdalarla beslenmek, günde 3-4 kez sıcak suda oturma banyoları yapmak, gerekirse gaita yumuşatıcı ilaçlar almak, anal bölgenin hijyenine dikkat etmek, temizlikte sabun veya özel temizleyiciler yerine ıslak mendil ve doktorunuzun önereceği tıbbi tedaviyi kullanmak şikayetleri gidermede yardımcı oluyor.
Meme ağrıları ve memede enfeksiyon
Anne sütü anne-bebek arasında kurulacak olan güçlü bağın yanında bebeğin sağlığı üzerinde de oldukça yararlı oluyor. Ancak süt verme işlevi anne için tamamen yeni bir konu. Halk arasında ‘süt birikmesi’ de denilen basit meme enfeksiyonu, doğum sonrası en sık rastlanan durumlardan biri. Süt verme tekniğinin bilinmemesi, göğüslerin büyümüş olmasından doğacak güçlükler, meme başında enfeksiyon veya çatlakların olması, meme başı temizliğinin yapılamaması gibi nedenlerle memede şişlik, kızarıklık, ağrı, ateş yüksekliği ve kırgınlık görülebiliyor.
NE YAPMAK GEREKİYOR?
Böyle bir durumda uzman bir doktora meme muayenesi için başvurmak en doğrusu. Gerekirse meme ultrasonografisi yapılarak memede sadece enfeksiyon olmasa da şişme, basit enfeksiyon veya nadir görülen meme apsesi var mı ona bakmak gerekiyor. Doktorun tavsiyesine göre süt vermeye devam etmeli veya sorunlu memeden kısa süreli olarak süt verme kesilip, süt sadece sağılarak bebeğe verilmeli. Gerekirse emzirmeye zararı olmayacak antibiyotik ve analjezik tedavisine başlamalı. Memeyi destekleyici sütyenlerin kullanılması, meme başının kuru ve temiz tutulması, meme üzerine uygun zaman aralığı ile buz veya sıcak pansumanların yapılması da memede görülecek sorunlara yardımcı oluyor. Eğer apse oluşmuşsa, apse anestezi altında boşaltılmalı ve antibiyotik tedavisi uygulanmalı.
Doğum sonrası depresyon
Doğum sonrası dönemde anne; hormonal ve biyolojik değişimlerin yanı sıra bir bebeğe bakmanın stresi ile de başa çıkmak zorunda kalıyor. Gün içerisinde kolaylıkla değişebilen ruhsal durum değişiklikleri, duygularda dalgalanma ve yaşamdan zevk alamama, ağlama, kuruntu, kolay sinirlenme, kızgınlık gibi şikayetler oluşabiliyor. En hafif şekli ile ilk 1-2 haftada bu durum çok sık görülüyor. Depresif durum ise, normal sayılan bir hüzünlülük halinden psikotik depresyona kadar giden bir gelişim gösterebiliyor ve belirtileri doğumu takip eden bir yıl içinde ortaya çıkabiliyor. Doğum sonrasında kadınlardaki hormonal değişiklikler depresyonu kolaylaştırabiliyor. Bebeğin doğumundan sonraki ilk 24 saat içinde hamilelik hormonları, hamilelik öncesindeki normal seviyelerine hızla düşüyor. Ayrıca doğumdan sonra düşebilen tiroit hormonu da depresif duygu durumu, her şeye karşı ilgisizlik, huzursuzluk, yorgunluk, konsantrasyon zorluğu, uyku sorunları ve kilo değişimi gibi depresyon semptomlarının ortaya çıkmasına neden olabiliyor.
NE YAPMAK GEREKİYOR?
Doğum öncesi dönemde uyku düzeninin bozulması, günlük planların değişmesi ve fiziksel görünümün bozulması gibi bu süreçte yaşanabilecek durumlar, annede ilk depresif belirtilerin ortaya çıkışını tetikleyebiliyor. Bebeğin gelişinin heyecanıyla birlikte hayat akışındaki ani değişiklikler, uyku eksikliği, yorgunluk, bebek bakımı ile ilgili sürekli kaygı duyulması ve fiziksel kaygılar ise doğum sonrası depresyona neden olabiliyor. Ağlama, değersizlik, umutsuzluk, karamsarlık, cinsel istekte azalma, dikkat zayıflığı, kararsızlık, intihar düşünceleri, iştahta azalma ya da artma ve buna bağlı kilo değişiklikleri, uyku düzeninde değişiklikler yaşanabiliyor. Depresif belirtilerin varlığı, ruhsal ve fiziksel enerji kaybına neden olarak ve bireyin aile, iş ve sosyal yaşamını olumsuz etkileyerek yaşam kalitesini düşürüyor. Böyle bir durumda annenin mevcut ilişkilerini devam ettirmeye, geliştirmeye cesaretlendirilmesi ve özgüveninin artırılması önemli. Bir uzmandan yardım alınarak psikoterapi ve ilaç tedavisi de doğum sonrası depresyon yaşayan annelere yardımcı olabiliyor.
İdrar yolu problemleri
Doğumdan sonra idrar yolları çevresindeki dokuların şişmesi ve çevre anatomik yapıların hasarına bağlı olarak idrar yapmada güçlük veya ileri zamanlara kadar uzayabilecek idrar kaçırma problemleri oluşabiliyor. Doç Dr. Şerife Şimşek, “Anesteziye bağlı gelişebilen idrar kaçırma, genellikle geçici oluyor. İdrar yapmada zorluk problemi zamanla kendiliğinden düzeliyor. Hem normal doğumda hem de sezaryen sonrası görülebilen bu durum stres idrar inkontinansı olarak biliniyor ve genellikle doğum sonrası üç ay içinde düzeliyor” diyor.
NE YAPMAK GEREKİYOR?
Doğumdan sonraki aylarda aşırı çay içmek, kahve tüketimi, kolalı içecekler ve alkol tüketimi mesane kontrolünü azaltıyor. Bu tür içeceklerden kaçınmak idrar kontrolünü kolaylaştırıyor. Ayrıca hastanın doktorundan öğrenebileceği idrar yapma ile ilgili anatomik alanın kaslarının güçlendirilmesini sağlayan Kegel egzersizlerine hamilelik sırasında ve doğum sonrasında devam etmek, doğumdan sonra idrar kaçırmalarını önlemek açısından faydalı olabiliyor. Bu önlemlere rağmen geçmeyen idrar kaçırma, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma gibi durumlarda ise mutlaka uzman bir doktora başvurmak gerekiyor.