Temelleri Fransız Dr. Alfred Tomatis tarafından atılan Sistemik Dinleme Terapisi’nde, ilk aşamada çocuğun dış dünya ile bağlantısı olan orta kulağı ve iç dünya ile bağlantısını kuran iç kulağı işitme testi benzeri bir uygulama ile test ediliyor ve çıkan grafikler yorumlanıyor. Örneğin bazı çocuklarda içsel dünyanın (iç kulak hattı) kontrol edilemediği ve çocuğun o nedenle sürekli hareket halinde olduğu, bazısında ise orta kulak hava hattının grafikte çok aşağılarda kaldığı yani çocuğun hayalperest olduğu anlaşılıyor.
Çocuğun hangi kulağının baskın olduğunu anlamak da büyük önem taşıyor. Örneğin sağdan verilen sesi çocuk soldan duyuyorsa, sesin lokalizasyonunu anlamak için büyük
enerji harcıyor ve bu sırada güvensizlik duyuyor, huzursuz oluyor. Dikkatin doğru odaklanabilmesi içinse sol beyin tarafından yönetilen sağ kulağın dominant olması gerekiyor.
Iris Stenifeld, çocuğun ince ses ayrımı yapabilmesinin de özellikle öğrenme güçlüğü olan çocuklarda ‘p-b, m-n, d-t’ gibi sesleri ayırt etmek açısından önemli olduğunu belirterek, ses analizi yaptıklarını da ekliyor. Terapiler sonucunda orta kulak ve iç kulak hatları istenilen yere geldiğinde çocuk içindeki dürtüleri dış dünyaya adapte edebiliyor,
kendini güvende hissediyor, sakinleşiyor ve huzur buluyor. Sağ kulak daha dominant hale geldiği için duygular arka planda kalıyor, dikkati kontrol etmek ve mantıklı düşünmek
kolaylaşıyor.
Öğretmeni dinlemiyor ama neden?
En sık duyulan şikayetlerin çocuğun anne-babayı ve öğretmeni dinlememesi olduğunu söyleyen Steinfeld, “Bazı çocuklara dikkat eksikliği denilerek yanlış teşhis konuluyor. Aslında çocuk çok iyi odaklanıyor ama okulda öğretmenin sesini takip edemediği için dikkat edemiyor. Bu iki durumu çok iyi ayırt etmek gerekiyor. Bazen de çocuk dinlemek istemiyor. Bu da dikkat eksikliğinden değil, motivasyon eksikliğinden kaynaklanıyor. Örneğin evde çocukla konuşma tarzı emir kipinde, sert, aşağılayıcı ise çocuk kulaklarını tamamen kapatıyor. Kapatınca da başarısı düşmeye başlıyor. Oysa aynı çocuğun bir saat boyunca dikkati hiç dağılmadan resim yaptığını görüyoruz. Böyle durumlarda konuşarak ailenin davranış ve iletişim tarzını değiştirmeye çalışıyoruz” diyor.
Geçmişi temizlemek
Terapiler sırasında anne ile hamileliğinin nasıl geçtiği, doğumun nasıl olduğu, doğumdan sonra ilk aylar neler yaşandığı konuşuluyor. Ardından doğum öncesi hayata geri gitmek amacıyla dinleme terapilerinde çocuğa; konsantrasyon, duygusal beden, yaratıcılık, bilinçaltı travmalar ve korkularla ilgili olan yüksek frekanslar dinletiliyor. 10-15 gün boyunca 9 bin hertz’e kadar çıkan müzikler dinleyen çocuk, ilk oluşuma kadar geri gidiyor. Anne karnında anne ile tekrar bağ kuruyor. Steinfeld, böylece öğrenmenin ve dışa açılmanın kolaylaştığını söylüyor ve ekliyor; “Aslında burada anne karnındaki gelişimi sıfırdan bir daha tekrarlıyoruz. Ardından üç haftalık bir ara veriyoruz ve ikinci aşamada annenin sesini dinletmeye başlıyoruz. Eğer anne karnındayken bir sorun yaşandıysa, o dönemi çocuğa tekrar yaşatıp kayıtları temizliyoruz. Annesinin şu anki olumlu, mutlu, şefkatli sesini kitap
okurken kaydedip filtreleyerek 8 bin hertz’e getirerek çocuğa yine kemikten geliyormuş gibi dinletiyoruz. Bazı çocuklar bu aşamada anne karnındaymış gibi kendilerini
battaniyelere sarıyor, hatta kutulara giriyor.”
Doğum anı tekrarlanıyor
Terapiye üç haftalık bir ara verdikten sonra üçüncü kürde akustik doğum yapılabiliyor yani çocuğa doğum anı tekrar yaşatılıyor. Anne karnında kulakları su ile dolu olan ve doğumdan sonra hava yoluyla duymaya başlayan çocuğa annesinin sesi farklılıklar yansıtılarak dinletiliyor. Bunlar tekrar dinletildiğinde orta kulak, iç kulak ve kortekse kadar bütün akustik algı tekrarlanıyor. Sinir sistemleri nörolojik olarak yeniden oluşuyor. Tam bir akustik algı ile doğup yenileniyor. Bu arada her şeyin altında yatan anne ile bağ yeniden kuruluyor. Bazen de aktif çalışmalar yapılıyor. Örneğin çocuğa kitap okutuluyor ve kulaklık ile filtrelenmiş kendi sesi sağ kulaktan daha yoğun şekilde kendisine dinletiliyor. Böylece sağ kulak baskın hale getirilerek çocuğun kendini ifade etme, yazma, okuma ve özgüven becerileri çalıştırılıyor.
Sonuçları hemen görülebiliyor
Pedagog Iris Steinfeld, Sistemik Dinleme Terapisi’nin etkilerinin bazı çocuklarda 2-3 gün içinde, bazılarında ise üçüncü haftadan itibaren görülmeye başladığını söylüyor. Bu farkın çocuğun yaşına, yaşadığı sorunlara, aile ortamına ve çocuğun yapısına bağlı olduğunu belirten Steinfeld, “Aile sistemindeki bağ ne kadar kuvvetli, ailenin farkındalığı ne kadar yüksek ise sonuçlar o kadar hızlı fark ediliyor. Bazen öğretmen çocuktaki farkı daha önce görebiliyor. Her çocuk mutlaka adım atıyor ancak ne zaman ve nereye kadar olacağı değişiklik gösteriyor. Şunu söyleyebilirim ki anne ve babada, aile ortamında değişiklik yaratıldığı an çocuk kendisindeki olumlu gelişmeleri dışarıya daha iyi yansıtıyor” diyor.
Dikkat eksikliğinin temelinin anne karnında atıldığını biliyor muydunuz? Annesinin sesine yansıyan stresi duymak istemeyen bebek zamanla dinlemeye ve öğrenmeye yönelik motivasyonunu kaybedebiliyor. Sistemik Dinleme Terapisi, bu çocukları anne karnına geri götürerek her şeyi temize çekiyor.
Yazı: Yaprak Çetinkaya
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu… Son yıllarda anne-babaların korkulu rüyası haline geldi. Oysa onlar, geçmiş yılların yaramaz yada tembel diye tanımlanan çocukları… Galiba şimdi yanıldığımız gibi o zaman da yanılıyorduk. Pedagog Iris Steinfield, şöyle diyor; “Aslında dünyada tembel ya da yaramaz çocuk diye bir şey de yok. Her çocuk anne ve babasını, öğretmenini mutlu etmek için elinden geleni yapıyor. Herhangi bir problem olduğunda ise en fazla acıyı çocuk çekiyor. Eğer çocukta bir problem varsa, çocuğun bir ihtiyacı karşılanmıyor demektir. Peki, bu çocukların neyi var ve onlara nasıl yardım edebiliriz? Pedagog Iris Steinfeld ile, temelleri anne karnında atılan bu tabloların, uzmanı olduğu Sistemik Dinleme Terapisi ile nasıl ortadan kaldırılabileceğini konuştuk. Steinfeld, en sık görülen iki tabloyu ve bunların oluşumlarını şöyle açıklıyor; “En çok, sürekli hareket
halinde olan ve odaklanma sorunu yaşayan çocuklar ile sadece dikkat eksikliği yaşayan, adeta hayal dünyasında olan çocuklarla karşılaşıyoruz. Odaklanmanın en derin
oluşumu anne karnında başlıyor. Altıncı aydan itibaren bebeğin kulak gelişimi tamamlanıyor. Bebek orada iki ses dünyasının arasında… Tıpkı bizim gibi bebek de bazen kendi içine dönmek, bazen de dış dünya ile iletişim kurmak istiyor. Kalın frekansları yani içinde bulunduğu suyu dinlerken kendi kendine ve sakin, huzurlu oluyor. Annesinin sesini duymak istediğinde ise başını annesinin omurgasına ya da kalça kemiğine dayıyor. İşte bu aşamada artık duyma değil, dinleme aşamasına geçiyor. Bebek dinlemek, öğrenmek ve
keşfetmek istiyor. Ancak annenin sesine sorunlar, stres, yorgunluk yansıyorsa melodi ve ritim değişiyor. Böyle bir durumda bebek dinlemekten vazgeçip uzaklaşıyor. İşte konsantrasyonun ilk bozulması da böyle ortaya çıkıyor.”
Dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin nedenlerinin yüzde yüz açıklanamadığını belirten Pedagog Steinfeld, “Bu çok faktörlü bir oluşum. Hem biyolojik hem psikolojik hem de sosyal faktörlerle ilgili… Bilim adamları doğumda ve doğum sonrasında yaşanan travmalar nedeniyle sağ ve sol beynin ayrıldığını söylüyor. Biz bu yöntemde daha da önceye gidiyoruz” diyor.