Yazı: Elif Girgin
Havalar soğudu, çocuklarımız için en büyük korkumuz üşütüp hasta olmaları!Peki, üşümek gerçekten hasta eder mi? Üşütecek diye çocukları sarıp sarmalamak ne derece doğru? Ya üşütmesinler diye onları açık havadan mahrum bırakmak ve kapalı mekanlara mahkum etmek? Tüm bu soruların cevaplarını Memorial Şişli Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Dicle Çelik ve Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülcan Çelik’ten aldık. Ne çok ne az… Havalar soğumaya başlayınca hastalıklar da peşi sıra gelmeye başladı. Özellikle kreşe/okula giden çocuklar bir hastalığı atlatmadan bir diğerine yakalanıyor. Oysa hasta olmasın diye her türlü önlemi alıyorsunuz… Peki, nerede hata yapıyor olabilirsiniz? Toplumdaki yaygın inanışın aksine, çocukları ‘soğuk havanın’ değil, üşümesinler diye bilinçsizce giydirdiğimiz kalın kıyafetlerin daha çok hasta ettiğine değinen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Dicle Çelik, “Çocukları çok kalın giydirmek onları korumak yerine terlemelerine neden olarak hastalıklara davetiye çıkarıyor. Soğuk kış aylarında hastalanmamak için vücut ısısının 37 derecede kalması ise son derece önemli. Uygun giysilerle soğuktan kendimizi koruyamadığımız zaman vücut ısımız 37 derecenin altına düşüyor. Bunun sonucunda metabolizma yavaşlıyor ve mikroorganizmalar aktif hale geçerek hastalığa yol açıyor. Vücut sıcaklığını sabit tutmaya çalışarak, direncimizi düşürmeden sağlıklı kalabiliriz. Sağlıklı bir vücutta terin buharlaşarak vücuttan atılması gerekir. Ancak kalın kıyafetler giyildiği zaman ter vücuttan atılamadığı için vücut nemli ve ıslak kalıyor. Bu durumda terin yol açtığı soğuk ortam vücut direncinin daha çok düşmesine ve hastalıklara açık hale gelinmesine neden oluyor” diyor.
Savunma sistemi yoruluyor
Düşen vücut ısısının metabolizmayı ve dolaşım sistemini etkilediğini ifade eden Uzm. Dr. Gülcan Çelik de dış ortam ile vücut sıcaklığı arasındaki fark ne kadar açılırsa vücut sisteminde yaratacağı olumsuz değişimler nedeniyle hastalıklara yakalanma riskinin o denli artacağını söylüyor. Vücut sıcaklığını sabit tutmak için metabolizma ve ince dengeyi sağlayan sistemler daha fazla çalışmak zorunda kalıyor. Bu durum da savunma sisteminin daha fazla yorulmasına neden oluyor. Soğuk mevsimlerde enfeksiyon hastalıkları yönünden çeşitli risk faktörleri olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Gülcan Çelik, havaların soğumaya başlamasına bağlı olarak kapalı mekanların yeterince havalandırılmaması, çocukların okul ve kreşlerin açılmasıyla bir arada uzun süre vakit geçiriyor olmaları ve temizlik koşullarına dikkat edilmemesi gibi nedenlerin ortamdaki mikrobun hızla yayılmasına neden olduğunu; soğuk havanın değil, soğuk havalarda bir arada yaşanan kapalı ortamlarda temasın artması nedeniyle enfeksiyonların sıklaştığını söylüyor.
Önemli olan havaya uygun giyinmek
Annelerin en çok tereddüt yaşadığı konulardan biri de çocukları nasıl giydirmeleri gerektiği… Uzm. Dr. Dicle Çelik, yenidoğan bebeklerin ilk bir ay kendimizden bir kat fazla, birinci aydan sonra bizim kadar giydirilmelerinin yeterli olduğunu, evlerin ısısının 21-24 derece arasında olması ve evlerin sık sık havalandırılması gerektiğinin altını çiziyor. Evler ne kadar sıcak ve havasız olursa enfeksiyon ve alerji riski o kadar artıyor. Mevsim geçişlerinde hastalıkların artmasının sebeplerinden birininde havaya uygun giysi giymemek olduğunu belirten Uzm. Dr. Dicle Çelik, “Önemli olan soğuk havaya çıkarken çocuğun doğru şekilde giydirilmesi. Bunun için de kalın tek kat bir giysi yerine, sentetik olmayan pamuklu giysilerin birkaç kat olarak çocuğa giydirilmesi daha uygun. Bu şekilde soğuğa karşı daha iyi bir yalıtkanlık sağlanırken çocukların vücut ısısını kontrol etmek de daha kolay olur. Gerektiğinde giysilerin bir kısmı çıkarılarak vücut ısısının daha fazla artmasının önüne geçilebilir” diyor ve ekliyor: “Ayakkabının içinde de çocuğun ayağını rahatsız edecek çok ağır ve kalın çoraplardan kaçınmak gerek. Pamuklu ve terletmeyen çoraplar ile çocuğun ayağına tam oturan ayakkabılar, vücut sıcaklığını dengede tutmak için önemli.”
Terlemek de hasta eder
Normalde terin buharlaşarak vücuttan atılması gerekiyor. Ancak kalın kıyafetler teri vücuttan alıp dış ortama veremediği için vücut nemli ve ıslak kalıyor. Bu durumda da terin yol açtığı soğuk ortam vücut direncinin daha çok düşmesine ve hastalıklara açık hale gelinmesine yol açıyor. Uzm. Dr. Gülcan Çelik, çok kalın giyinmenin korumak yerine tam aksine hastalıklara karşı dirençsiz bıraktığını, aşırı kalın kıyafetler yüzünden oluşan terlemenin de aynı şekilde vücuda zarar verdiğini ifade ediyor. Kalın bir kazak yerine teri emip dışarı yansıtan 2-3 ince kıyafeti üst üste giyerek vücut ısısının daha iyi korunabileceğini; ince kıyafetlerin terlemeyi önlerken, 2-3 kat arasında oluşan havanın da ısı kaybını engellediğini belirtiyor.
Soğukta virüsler kolay yayılıyor
Virüs içeren damlacıklar, hapşırık veya öksürük yolu ile havaya yayılıyor. Bu damlacıkların başkası tarafından teneffüs edilmesi onların da enfekte olmasına yol açıyor. Ayrıca hasta kişinin özel eşyaları ile direkt temas etmek de enfeksiyonun yayılmasına neden oluyor. Enfeksiyonların yayılmasını önlemenin en iyi yolunun; hijyen kurallarına uymak ve düzenli olarak elleri sabun ve ılık su ile yıkamak olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Gülcan Çelik, havalandırmanın önemine de değiniyor: “Kış aylarında kapalı ortamlarda geçirilen süre artar. Çocuklar yaz tatilinin açık hava ortamından okulların kapalı ortamına dönerler. Yine çocuklar, okuldan aldıkları mikroplarını aile ortamına yayarlar. Anne babalar da bu mikropları iş yerlerine taşır. Çocukların hijyen kurallarına tam olarak uyamaması da bu yayılımı kolaylaştırır. Bu nedenle çocuklara genel hijyen kuralları öğretilmeli ve el yıkama alışkanlığı oluşturulmalı. Rutin aşı programları uygulanmalı. Ev ve okullar iyi havalandırılmalı. Açık havanın immün sistem açısından çok önemli ve D vitamini kaynağı olduğu da unutulmamalı, kışın da çocukların açık havada vakit geçirmesine olanak sağlanmalı.”
Çocukların bağışıklığı nasıl güçlendirilir?
Çocukların hastalıklardan korunmasında bağışıklık sistemi önemli bir rol oynuyor, bu nedenle bağışıklık sistemlerinin güçlendirilmesi gerekiyor. Uzm. Dr. Dicle Çelik, “Anne karnındaki bebeğe, hastalıklardan korunması için birtakım antikorlar geçer ve bu sayede bağışıklık sistemi oluşur. Anne sütü bebeklerin vücudundaki savunma sisteminin görevini yapması için en önemli etkenlerden biri. Bebek kendi savunma sistemini kurana kadar süreç anne sütü sayesinde ilerler. Bebeklerin özellikle ilk bir yılı yaşamlarının en zayıf dönemleridir. İki yaşını geçtikten sonra bağışıklık sistemi de güçlenmeye başlar” diyerek bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için şu önerilerde bulunuyor:
Bırakın hava alsın
“Çocukların bağışıklık sisteminin sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için dört temel gereksinime ihtiyacı var: Yeterli uyku, dengeli beslenme, aktif bir yaşam ve mutluluk… Sağlıklıbeslenme bağışıklık sisteminin güçlü olması için ilk kural. Bağışıklık sisteminin gelişebilmesi için ilk altı ay sadece anne sütü alınması, ilk iki sene katkısız-doğal beslenme, ilk iki sene D vitamin takviyesi, çocukların temiz-açık havada oynamaları çok önemli. Kış mevsimi gelip de havaların soğuması ile çocukların üşümesinden çekinen aileler kapalı ortamlara yöneliyorlar. Bu da enfeksiyon zincirinin en önemli halkası. Yani, aslında çocukları soğuk hava değil de kapalı ve havasız ortamlar hasta ediyor. Kapalı alanlarda hava sirkülasyonu olmayınca öksürük- hapşırık yoluyla ağzımızdan çıkan tükürük damlacıkları enfeksiyon kaynağı olarak havada asılı kalır ve diğer insanlar bu zerrecikleri soluyarak hasta olurlar. Çocukların bağışıklık sisteminin gelişmesi için ilk iki sene doğal beslenme ve antibiyotik kullanmamak çok önemli. Çocukların boyalı, fast-food tarzı katkılı-paketli gıdaları tüketmeleri de alerjiyi tetikliyor ve bağışıklık sistemini zayıflatıyor. Alerjik yapıda olan çocuklar da sık sık hastalanıyor. Yaz-kış hava şartları ne olursa olsun düzenli olarak bebekleri, çocukları en az bir saat açık havaya çıkarmak bağışıklık sistemleri ve gelişimleri için çok faydalı. 8-9 aylıkken bebeklerin yoğurtlarının ve meyvelerinin soğuk yedirilmesi de bademciklerin soğuğa alışması açısından da öneriliyor.”
Soğukta neden burnumuz akar?
Soğuk havada solunum sistemi birtakım koruyucu mekanizmalar geliştiriyor. İşte hapşırık ve burun akıntısı da bu koruyucu mekanizmaların sonucu olarak ortaya çıkıyor. Soğuk havaya maruz kalındığında; solunum sistemi, burun mukozasında soğuk hava mukus transportunda önemli bir koruyucu etkiye sahip. Solunum sisteminin girişinde ince bir mukus örtüsü bulunuyor ve bu örtü bir kapı görevi görüyor. Bu kapı görevi sayesinde çeşitli mikropların akciğerlere ulaşması engelleniyor. Soğuk hava, mukus üretimini artırıyor, bu sayede mukus örtüsü burun akıntısı olarak hissediliyor.
Alışkanlıklar ne derece etkili?
Bazı çocuklar çok kolay hasta olabilirken bazıları hastalıklara karşı son derece dirençlidirler… Acaba bunun giyim kuşamla, alıştırmakla ilgisi var mı sorusu akıllara gelebilir. Uzm. Dr. Gülcan Çelik, bunun alıştırmakla ilgisi olmadığını, vücuttaki ısı değişimlerinden çocuğu korumak gerektiğini; burada temel prensibin vücut ısısını sabit tutmak olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Çocuğun az giydirilip üşümesi de çok giydirilip terlemesi de bir problemdir. İki durumdan da çocuğu korumak gerekir. Soğuğa karşı direnç kazanmak diye bir şey yoktur.”
Bunlara dikkat!
Kışın çocukları hastalıklardan korumak için;
– Hasta çocuklar okula gönderilmemeli.
– Çocuklara el temizliği mutlaka öğretilmeli.
– Okullarda hijyene, oyuncakların temizliğine, sınıfların sık sık havalandırılmasına özen gösterilmeli.
– Evler (yaz-kış demeden) sık sık havalandırılmalı.
– Çocuklar hava soğuk bile olsa uygun kıyafetler giydirilerek açık havaya çıkarılmalı.
(Dışarıya çıkmak kapalı AVM’ler ve ev ziyaretleri olarak algılanmamalı.)