Hormonlar kan şekerini yükseltiyor
Hamilelikte meydana gelen şeker yükselmesine ‘gebelik şekeri’ deniliyor. Gebelik şekeri basit bir diyet kontrolüyle klasik bir şeker hastalığı gibi seyredebildiği gibi insülin kullanımı gerektirecek seviyelere de ulaşabiliyor. Op. Dr. Mutlu, gebelik şekerinin asıl nedeninin hamilelik hormonlarının şeker metabolizmasında, şeker hastalığına benzer bir tablo oluşturmasıyla ilgili olduğunu, bu etkinin özellikle 24-28’inci gebelik haftalarında olması nedeniyle gebelik şekeri tarama testinin de bu zaman aralığında yapıldığını ifade ediyor. Gebelikte görülen şeker hastalığının fazla şeker tüketilmesi ile direkt ilgisi olmadığını belirten Mutlu, bazı anne adaylarının risk grubunda olduğunu ve riskli olan anne adaylarının klasik 24-28’inci haftaları beklemeden, hamileliğin başında şeker hastalığı açısından tetkik edilmesi gerektiğini söylüyor.
Diyabetli anneler
Diyabeti olan annelerin hamile kalmadan önce şekerlerinin düzene konulması çok önemli. Eğer hamile kalındığında şeker normal sınırlarda değilse, başta en sık rastlanan doğumsal anomalilerden biri olan nöral tüp defekti olmak üzere bebekte anomali görülme riski artabiliyor. Diyabeti olan annelerde gebelik hipertansiyonu riski de normal anne adaylarına göre daha yüksek oluyor. Ancak Op. Dr. Hüseyin Mutlu, şekeri kontrol altına alınmış olan şeker hastası anne adaylarında bu risklerin normal hamilelerle aynı oranda olduğunun unutulmaması gerektiğinin altını çiziyor.
Yüksek şeker bebeği etkiler
Yüksek şekeri olan annenin bebeğine de plasenta yoluyla şeker geçtiğinden bebeğin pankreası uyarılıyor ve bebekte büyüme hormonu olarak işlev gördüğünden bebeğin iri olmasına; iri bebek de zor bir doğuma neden olabiliyor. İlerleyen haftalarda kan şekeri kontrol altına alınmazsa bebeğin suyu artıyor ve akciğerlerinin olgunlaşması gecikebiliyor. Op. Dr. Hüseyin Mutlu, kontrol altına alınmayan anne şekerindeki ani oynamaların bebeğin kaybına dahi neden olabileceğini söylüyor…
Yüksek şeker kalıcı olmasın
Gebelik şeker hastalığı her zaman belirti vermeyebiliyor. Klasik diyabetteki gibi ağız kuruması, sık idrara çıkma ve aşırı su tüketimi hamilelikte genel olarak görülebiliyor. Op. Dr. Hüseyin Mutlu, “Gebelik şekeri varlığını araştırmak için hamileliğin 24-28’inci haftaları arasında öncelikle 50 gr glukoz ile tarama testi yapılır. Test normalse gebelik şekeri dışlanmış olur. 50 gr tarama testi ile yüksek değer saptanan hamilelerin gerçekten gebelik şekeri varlığını 75 gr veya 100 gr yükleme testi ile ortaya koyabiliriz” diyor. Hamilelikte saptanan gebelik şekeri, genellikle bebek dünyaya geldikten sonra düzeliyor. Doğum yapan kadınların yaklaşık yüzde 10’unda ise gebelik şekeri kalıcı şeker hastalığı olarak devam edebiliyor. Bu nedenle doğumdan yaklaşık sekiz hafta sonra şeker yükleme testinin tekrarlanması öneriliyor.
Şekerinizi uyarmayın!
Hamilelerin şeker düzeyini kontrolde tutmaları için dikkat etmeleri gerekenleri Op. Dr. Mutlu şöyle sıralıyor: “Özellikle yoğun şeker içeren tatlılardan uzak kalın. Beyaz un içeren ekmek ve gıdaları mümkün olduğunca yemeyin. Tam buğday ve çavdar unlu mamuller tercih edin. Meyve tüketimine de sınır koyun. Meyveler birçok vitamini ve posayı içermelerine rağmen şeker de içerirler. Hamilelerin günde iki porsiyon meyve tüketmeleri yeterli. Bol sıvı tüketimi ve hafif egzersizler de şeker dengesinde önemli rol oynar.”
Kimler risk altında?
• Ailesinde diyabet hastalığı olanlar
• Önceki hamileliklerinde gestasyonel diyabet (gebelik şekeri) tanısı almış olanlar
• 35 yaşın üzerindeki anne adayları
• Polikistik over sendromu olanlar
• Önceki doğumunda 4000 gr üzerinde bebek dünyaya getirenler
• Hamilelikte sigara içenler
Sağlıklı seçenekler de var
Tuz ve şeker almak için
Tuz ve şekere aşırı istek duyan gebelerin bu isteklerini bastırabilecekleri yiyecekler de var. Örneğin ara öğün olarak tüketilecek olan kuru meyveler, hem şeker dengesi hem de bağırsak düzeni için faydalı. Ara öğünlerde yenen günde bir avuç kuruyemiş ve bir avuç kadar kuru meyve içerdikleri vitaminlerle, hücrelerdeki sıvı seviyesini dengede tutan elektrolitlere katkıda bulunuyor. Ayrıca tokluk hissi de sağlıyor.
Susayınca su için
Hamilelikte sıvı ihtiyacını gidermenin en doğru yolu ise su içmek. Bunun dışında özellikle sıcak mevsimlerde suya ilave olarak günde bir adet maden suyu içilebileceğini söyleyen Op. Dr. Mutlu, “Günde iki bardak çay içilebilir. Taze sıkılmış meyve suları içilebilir ama dışarıda değil de evde sıkılmış olmasına dikkat edilmeli. Dışarıda içilen sıkılmış taze meyve suları enfeksiyon kaynağı olabilir. Hazır meyve sularından da uzak durulmalı” diyor.
Uzak durulacaklar
Tuz içeren başlıca yiyecekler cipsler, hazır çorbalar, konserveler ve hazır gıdalar. Ketçap, barbekü ve hazır salata sosları da küçümsenmeyecek miktarlarda tuz içeriyor. Enerji içecekleri elektrolit içerdiği için faydalı ancak içerdiği fazladan sodyum bileşikleri de tuz olduğu için uzak durulması gerekiyor.
Yazı: Elif Girgin
Memorial Hizmet Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Hüseyin Mutlu, hamilelikte tuz kullanımının normalden farklı olmaması gerektiğini, diğer elementler gibi vücudun sodyuma yani tuza da ihtiyacı olduğunu; gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığının da gebelik süresince fazla şeker tüketmekle direkt ilgisi olmadığını söylüyor. Ancak yüksek tansiyon ya da şeker hastalığı gibi riskleriniz varsa durum değişiyor. Op. Dr. Hüseyin Mutlu ile gebelikte bilinçsiz tuz ve şeker tüketiminin nelere sebep olabileceğini, kimlerin risk altında olduğunu, gebelikte tansiyon ve şekerin nasıl kontrol edilebileceğini konuştuk.
Aşırı tuz önce anneye zarar
Günde bir çay kaşığı kadar tuz tüketimi normal ve yeterli bir miktar. Fazla tuz tüketilmesi ise hamilelerde aşırı sıvı birikimi ve özellikle bacaklarda, vücutta ve yüzde ödeme neden olabiliyor. Bunun yanında böbreklerin ve kalbin aşırı yüklenmesi sonucunda annede daha ağır tablolar meydana gelebiliyor. Bebek ise anneden plasenta yolu ile beslendiğinden annedeki gibi direkt etkileri bebekte görülmüyor. Op. Dr. Hüseyin Mutlu, “Eskiden tuz, gebelik şişmeleri ve tansiyon yüksekliğinin tek sebebi olarak gösteriliyordu. Bu yüzden tuz tamamen kısıtlanıyordu. Günümüzde ise bebek gelişimi ve annenin sağlığı için tuzun da mutlaka gerektiği görüşü yaygın. Bu nedenle kontrollü olmak suretiyle tuz kullanılabilir. Bununla beraber yemeklerin ve sebzelerin lezzetini sağlayacak kadar kullanılması ve aşırıya kaçılmaması gerekiyor. Özellikle konserve türü yiyecekler ve koruyucu madde ile hazırlanan gıdalar yüksek miktarda tuz içerdiklerinden tüketilmeleri sakıncalı. Tedbir olarak beyaz peynir, zeytin ve benzeri gıdaların da suda bekletilmesi veya düşük tuzlu olanların tercih edilmesi en uygun yöntem” diyor.
Hipertansiyonu olan daha dikkatli olmalı
Hamilelikte aşırı tuz tüketimi genellikle mide rahatsızlıklarına ve aşırı susamaya neden oluyor. Bununla birlikte özellikle bacaklarda ödem ve vücutta şişmelerin olması da fazla tuz tüketimini akla getiriyor. Fazla tüketim gebeliğin her dönemi için aynı oranda riskli. Hamilelik öncesi hipertansiyonu olan anne adaylarında ise tansiyon yüksekliğinin kontrolü için tuz kısıtlaması gerekli.
Gebelik zehirlenmesi (Preeklampsi)
Gebelik zehirlenmesinin hamilelikte özellikle beşinci aydan sonra tansiyon yükselmesi, vücutta şişmeler ve ödem ile seyreden bir rahatsızlık olduğunu ifade eden Op. Dr. Mutlu, sadece tansiyonun yükselmesinin ise gebelik hipertansiyonu olarak adlandırıldığını söylüyor. Preeklampsi’nin kesin nedeni bilinmiyor. Mutlu, bu tablonun hamilelik hormonlarının uyardığı bir durum olduğunu, hamilelik sona erdikten sonra tansiyonun da normalleştiğini söylüyor. Ancak bazen hamilelik öncesi hipertansiyonu olan kadınlarda hamilelikle birlikte tansiyonunun ağırlaşması durumu söz konusu olabiliyor. Buna da hamileliğin ağırlaştırdığı kronik hipertansiyon adı veriliyor. Preeklampsi olan anne adaylarında en çok korkulan ise durumun ağırlaşması ve eklampsi adı verilen nöbetlerle seyreden bilinç kaybı. Bu yüzden preeklampsi olan anne adaylarında sağ yan ağrısı, gözlerde şimşek çakması, bulantı, kusma gibi belirtilerin önemsenmesi gerekiyor. Bu belirtiler, eklampsinin (gebelik zehirlenmesi yaşayan hastanın nöbet geçirmesi) ön habercisi olabiliyor. Preeklampsi olan anne adaylarının bebekleri de gelişme duraklaması, bebeğin suyunda azalma ve genel durumunda bozulma görülebiliyor. Mutlu, “Bu durumda anne rahmindeki bebeğin yakından izlenmesi gerekir. Preeklampsinin ağırlaşması veya eklampsinin meydana gelmemesi için tek çare doğumun gerçekleştirilmesidir” diyor.
Kimler preeklampsi riski altında?
• 18 yaşından genç ve 40 yaşından ileri yaşta olanlar
• Önceki gebeliklerinde yüksek tansiyon sorunu yaşayanlar
• Anne ve kız kardeşlerinde preeklampsi hikayesi olanlar
• Obez anne adayları
• Çoğul hamilelikler
• Diyabet ve böbrek hastası olanlar ve lupus gibi otoimmün hastalıkları bulunanlar