Çocuk sahibi olma fikri ile birlikte kafanızda da mutlu
aile tabloları oluşmaya başlar. Hele hamileliğiniz boyunca bebeğinizin bir an
önce dünyaya gelmesini, bir an önce ona kavuşmayı sabırsızlıkla beklersiniz. Kendinizi
çocuğunu huzurla emziren, düzenli hayatı hiç bozulmadan her işini halleden, bakımlı
ve mutlu bir anne olarak hayal edebilirsiniz… Bunda gazete-dergi ve
reklamlardaki mutlu anne-bebek fotoğraflarının da payı büyüktür elbette!
Ancak bebeğiniz dünyaya geldikten sonra hayatın hiç de
o kadar toz pembe olmadığını fark edersiniz, ne yazık ki! Karşınızda ilgiye ve
sizin bakımıza muhtaç; sürekli emzirmeniz, uyutmanız, pışpışlamanız gereken bir
bebek, ayakta kalması gereken bir ev ve hatta ilgi bekleyen bir eş vardır. Geceleri
defalarca kalkmaktan uykusuz ve tüm gün bebekle ilgilenmekten yorgunsunuzdur. Hem
bebekle ilgilenip hem evin işlerine yetişmeye çalışırken sürekli aynı döngünün
içinde koşturup durduğunuzu ve sürekli aynı yerde saydığınızı
hissedebilirsiniz. Bu arada kendinize ayıracak 5 dakikanız bile yoktur! İşte bu
hiçbir şeye yetememe halinin yarattığı mutsuzluk ve tekrarlayan negatif
düşünceler psikolojinizi de sağlığınızı da etkilemeye başlar ve günden güne daha da stresli hale
gelirsiniz. Peki, bu işin içinden nasıl çıkacaksınız?
Bu negatif düşünceleri yönetebilmenin en etkili yolu farkındalık bilincidir. Gelecek hakkında kaygı duyup endişeye kapılmak veya
geçmişin acı ve öfkelerine takılıp kalmak yerine şimdiye odaklanın ve işe şu
anda yaşadıklarınızı kabullenmekle başlayın.
İşte kendinizi bunalmış ve çaresiz hissettiğinizde
deneyebileceğiniz birkaç teknik:
1-
İçinizden veya sesli olarak çevrenizde
gördüklerinizi anlatın. Hatta bebeğinizle konuşun. Sizi anlamayacağını düşünmeyin. Onunla iletişim kurmak ve onun size verdiği tepkileri izlemek size de iyi gelecek. Bebeğinizi emzirirken pencereden dışarıyı izleyin, doğayı gözlemleyin, rüzgarda sallanan yapraklara ya da ağaçlara odaklanın, yaprakların şeklini analiz etmeye çalışın. Duyduğunuz sesleri, bebeğiniz kollarınızdayken neler hissettiğinizi düşünün. Ellerinin, yüzünün bütün ayrıntılarını gözlemleyin. Üşenmeyin ve hislerinizi kaleme dökün. Yazmak terapi gibidir. Sizi sakinleştirir.
2-
Kendinize bitiremediğiniz ya da bekleyen
işler için kızmak yerine, başarıya odaklanın ve hallettiğiniz işler için bir ‘başarı
listesi’ oluşturun. Bu size daha pozitif bir bakış açısı kazandırır. O gün kendiniz ve bebeğiniz için yaptığınız işleri
kaydedin. Örneğin; alt değiştirme, bebek yıkama, duş yapma, yemek hazırlama,
alışverişe çıkma gibi eylemleri yazın. Bu şekilde her gün neler yaptığınızı (başardığınızı!)
göreceksiniz. Kendinizi önemseyin! Bunlar hiç de hafife alınacak şeyler değil.
3-
Bebeğiniz uyurken işe güce dalmak yerine siz de gözlerinizi
kapatarak duygu ve düşüncelerinize odaklanın ve onları gözlemlemeye çalışın.
Önce her duyguyu tanımlayın, sonra da kabul edin. Örneğin; ‘endişeliyim’, ‘kızgınım’, ‘yorgunum’, ‘gerginim’, ‘omuzlarımda yük hissediyorum’ vb… Duyguyu tanımlamak ve işlemek için kendinize birkaç dakika zaman verin, neden böyle hissettiğinizi sorgulayın. Ardından
da birkaç derin nefes alın ve tamamen nefesinize odaklanın.
Farkındalığın işe
yarayacağına inanmıyor olabilirsiniz ya da stresliyken zihni sakinleştirmeye çalışmak
size mantıksız geliyor olabilir. Ancak unutmayın; her insan farklı duygular
yaşar, hele de annelik gibi zorlu bir süreçte… Karşılaştığımız her durumda kendimizi anlamamız için çok etkili bir yöntem olan ‘farkındalık’ ise bize ‘kötü hissettiğimiz için kötü hissetmek’ yerine duygularımızı
kabul etmeyi öğretir, şimdi ve burada olmaya yönlendirir. Şimdi bir düşünün; o anki deneyimlerinizi yaşamak yerine, o anda var olmayan yaşantılara dair endişeler, üzüntüler ve korkularla karşı karşıya gelmek neden?
Yeni annelerle konuşmak, endişe ve tecrübelenizi paylaşmak da rahatlamanızı sağlayabilir!