Yazı; İpek Koşan
*Bebeğimle Elele Dergisinden alınmıştır.
Kreşe, anaokuluna ya da ilkokula ilk kez gidecek bir
çocuğunuz varsa sizi de onu da yeni deneyimler bekliyor. Yeni ortamlar, yeni
insanlar, yeni mobilyalar, halılar, yeni alerjenler ve maalesef yeni
mikroplarla tanışacak. Bazılarına bana mısın demeyecek ama bazılarından da etkilenecek.
Yani uzun lafın kısası hayatı da bedenen güçlü olmayı da okuldaki deneyimleri
ile öğrenecek. Size düşen ise onun güçlü bir fiziksel bedene sahip olmasını
desteklemek, hastalık oluştuğunda ise doğru yönetmelere başvurmak… Acıbadem
Kozyatağı Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Banu Küçükkırım,
havanın serinlemesiyle birlikte kapalı alanlarda daha çok zaman geçirilmeye
başlandığını, soğuk havanın çocuklarda da kılcal damarlarda büzüşmelere yol açtığını
belirtiyor ve bu durumun vücudun savunma elemanlarının hastalık etkenlerinin
olduğu bölgelere ulaşmasında güçlüğe neden olduğunu söylüyor. Ayrıca havada
asılı kalan partiküllerin solunması, virüs ile bakterilerin bulaşmasını
kolaylaştırıyor. İşte tüm bu nedenlerden dolayı sonbaharla birlikte çocuklarda
özellikle üst ve alt solunum yolları enfeksiyonlarında ve sonbahar
alerjilerinde artış saptanıyor. Uzman Dr. Banu Küçükkırım, okulların
açılmasıyla birlikte görülme sıklığı artış gösteren hastalıkların başlıcalarını
anlattı.
NEZLE VE GRİP
Çocuklarda okul döneminde en sık görülen üst solunum yolu
enfeksiyonu, nezle ve grip oluyor. Mevsim geçişlerinde, kapalı ortamlarda ve hijyenin
yetersiz olduğu durumlarda virüs ile bakteriler hızla yayılıyor. Nezle ve grip
hastalıklarında çocuklarda ortaya çıkan şikayetler yeteri kadar hızlı tedavi edilmezse
2-3 haftaya kadar uzayabiliyor.
Belirtileri: Her iki hastalıkta da
burun tıkanıklığı ve burunda kuruma, şeffaftan başlayarak yeşilimsi hale gelen
burun akıntısı, ateş ve halsizlik, kırgınlık, iştahsızlık, eklem ağrıları ile
öksürük gelişiyor. Grip daha ani başlayan, sıklıkla ateşin daha yüksek seyrettiği
bir hastalık. Gripte kas ve eklem ağrıları daha yoğun, ateş ve halsizlik daha
belirgin hale geliyor.
Tedavisi:
Viral bir hastalık olduğu için nezle ve gripte antibiyotik kullanmanın bir faydası
yok. Tedavide ateş düşürücüler, ağrı kesiciler, vitamin takviyesi, buhar banyoları,
dinlenme ve bol sıvı takviyesi öneriliyor. Ateş çok yüksek seyrederse, koyu
burun akıntılarında şikayetler uzun sürerse antibiyotik kullanmak gerekebiliyor.
Gribal enfeksiyonlardan sonra sık gelişen komplikasyonlar arasında orta kulak
iltihabı, sinüzit veya bronşit geliyor. Bu hastalıklar geliştiğinde de antibiyotik
tedavisine ihtiyaç duyuluyor.
FARANJİT VE BADEMCİK ENFEKSİYONU
Farenjit, boğazın arka duvarının iltihabı olarak biliniyor.
Bademcik enfeksiyonu ise ‘tonsillitte’ denilen, boğazın giriş kapısı olan ve
tonsiller isimi verilen lenf nodlarının enfeksiyonudur.
Belirtileri: Boğazda
yanma ile ağrı ve bademciklerde kızarma tonsillitlerin belirtilerini
oluşturuyor. Ateş, yutkunmada zorluk ve ses kısıklığı ile başlıyor. Boğazda yutma güçlüğü
boğazda memran şeklinde beyaz iltihaplanma olabiliyor. Bu iki hastalıkta
bademciklerde şişme dışında tüm belirtiler ortak oluyor.
Tedavisi: Her iki
hastalığın tanısında da boğaz kültürü isteniyor. Çocuklarda özellikle beta
hemotilitik streptokok enfeksiyonlarının diğer viral ya da bakteriyel
tonsillofarenjitlerde ayırıcı tanısı boğaz kültürü ile yapılıyor. Beta enfeksiyonlarının
tedavisi ve süresi farenjt ve bademcik enfeksiyonundan farklı oluyor. Farenjit
ve bademcik enfeksiyonunun tedavisi standart antibiyotiklerle yapılırken, beta enfeksiyonlarında
penisilin tedavisi 10 güne tamamlanarak kullanılıyor. Tedavi edilmemiş beta
enfeksiyonlarında çocuklarda özellikle geç kalındığında akut eklem romatizması
ve ciddi kalp ile böbrek hastalıklarına neden olabiliyor. Bu yüzden tedaviye
erken başlanması büyük önem taşıyor.
Aşılama önemli!
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Banu Küçükkırım nezle ve gripte asıl tedavinin, koruyucu tedavi olduğuna dikkat çekiyor. Eylül-ekim aylarında tek doz olarak, altı aylıktan büyük her çocuğa aşılama yapılabiliyor. Eğer çocukta çok sık gribal enfeksiyon görülüyorsa, şikayetler uzun sürüyorsa, her seferinde antibiyotik kullanılması gerekiyorsa, farenjit, bronşit gibi komplikasyonlar gelişiyorsa veya anne-babanın mesleklerinden dolayı eve gribal enfeksiyon getirme ihtimali yüksekse grip aşısı mutlaka öneriliyor. Ancak alerjik hastalığı, astımı veya kalp hastalığı olan çocuklara grip aşılaması tavsiye edilmiyor
KIZIL
Kızıl, bakterilerin neden olduğu ve 3-12 yaş arası
çocuklarda, sonbahar sonu ile kış aylarında sık görülen bulaşıcı bir hastalık.
Hastaların burun, boğaz salgıları ve deri döküntüleri aracılığıyla bulaşıyor. Kuluçka süresi 2-4 gün sürüyor.
Belirtileri: Hastalık
belirtileri arasında ani başlayan yüksek ateş, baş, boyun, karın ağrısı yer
alıyor. Çocuğun bademcikleri şişiyor ve kızarıyor. Dil, çilek görünümünde ve
paslı oluyor. Daha sonra kıpkırmızı ahududu görüntüsü alması kızılın tipik
özelliğini oluşturuyor. Döküntüler, hastalığın başlangıç belirtilerinden 1-2
gün sonra yüzde başlıyor ve ardından vücuda yayılıyor. Önceleri sarımtırak
kırmızı ve toplu iğne başı büyüklüğündeki döküntüler birbiriyle birleşiyor ve
bütün vücut derisi güneş yanığı görüntüsü alıyor. Döküntüler dirsek içi,
kasıklar, diz altı, koltuk altı gibi kıvrımlı yerlerde yoğunlaşıyor.
Tedavisi:
Kızıl hastalığının tedavisi gecikmeden antibiyotik tedavilerine doktor kontrolünde
başlanması gerekiyor. Çünkü kızıl erken tedavi edilmezse böbrek hastalığı, romatizma, orta kulak iltihabı ve zatürreye neden
olabiliyor. Hastalığın aşısı yok. Hasta çocukla temastan kaçınmak gerekiyor.
Hasta ile temas eden kişilerin de boğaz kültürü alınmalı, sonuç pozitif çıkarsa
hemen tedaviye başlanmalı.
LARENJİT
Larenjit, ses teli ve çevre dokularının iltihabı ve ödemi
ile seyreden viral bir enfeksiyon. Sonbahar aylarında ve kış başlangıcında okulların
açılmasıyla birlikte görülme sıklığında belirgin artış oluyor.
Belirtileri: Çoğunlukla
ses kısıklığı, yutma güçlüğü, nefes darlığı ve öksürükle kendini gösteriyor.
Alerjik çocuklarda larenjit yatkınlığında artış oluyor.
Tedavisi: Uzman Dr. Banu
Küçükkırım, larenjit hastalığının çocuklarda acil müdahale gerektiren bir durum
olduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor: “Tedaviye mutlaka hastanede başlamak
gerekiyor. Tedaviye verilecek cevaba göre ayakta tedavi edilse bile çocuğun sık
kontrollerle doktor takibinde tutulması gerekiyor. Soğuk buhar tedavisi ve
larenksteki ödemi çözecek inhaler tedavide solunum yolundan maske yardımıyla
veya özel aletlerle sıvı ilaçlar veriliyor. Solunum yolu enfeksiyonlarından ve
nezleden korunmak larenjit sıklığını azaltıyor.
SONBAHAR ALERJİLERİ
İlkbahar kadar yoğun olmasa da, sonbaharda da alerjik
rahatsızlıklar oluşabiliyor. Okulların başlaması hijyen ortamının değişmesiyle
birlikte alerjik burun akıntıları ve göz akıntıları ortaya çıkıyor ve buna
konjunktivit deniyor. Belirtileri: Sonbahar alerjileri genellikle burun
akıntısı, burun tıkanıklığı ve hapşırık ile seyrediyor. Ancak nezle ve gripten farklı
olarak ateş, halsizlik gibi enfeksiyon belirtileri eşlik etmiyor. Tedavisi:
Tedavi tamamen antialerjik ilaçlardan oluşuyor. Özellikle alerjik çocukların
eylül ayı başlangıcında koruyucu antialerjik tedavilerine başlanması gerekiyor.
TEMİZ HAVA, TEMİZ ELLER, SAĞLIKLI YEMEKLER
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Banu Küçükkırım
çocukları üst ve alt solunum yolları hastalıklarından korumanın yollarını şöyle
anlatıyor:
• Enfeksiyon hastalıkları temas ve damlacık yoluyla bulaştığı için en önemli
korunma, mekanı havalandırmanız ve hasta iseniz çocuğunuzla temas etmemeniz.
• Çocuğunuzun el hijyenine dikkat edin. Ellerini sık sık yıkamasını sağlayın.
• Vücut direncini yüksek tutmak için çocuğun iyi beslenmesi gerekiyor. Sürekli
hazır gıda yiyen, az sebze-meyve tüketen, özellikle spor aktivitesi yapan
çocuklarda veya yoğun sınav stresinin çok olduğu dönemlerde vücudunu özellikle C vitamini ve diğer
vitaminlerle desteklemesi öneriliyor.
• Hasta kişilerin çocuğun yanında maske takmaları, onunla tokalaşmamaları onu
öpmemeleri alınacak önlemler arasında yer alıyor.
• Çocuğun aynı çatal, kaşık, bardak gibi eşyaları kullanmaması da alınacak
önlemler arasında yer alıyor.
• Grip aşısı, grip aşılamasının şart olduğu çocuklarda ve alerjik çocuklarda koruma sağlıyor.
• Bağışıklık sistemini güçlendiren doğal besinlerin alımına özen göstermek
gerekiyor. Domates özellikle içerdiği C, E vitamini ve antioksidanlar (likopen)
ile grip ve nezleden koruyucu özellik taşıyor. Kayısı ve elma da bağışıklık
sistemini güçlendiren meyvelerden. Kayısı, A ve B3 (niasin) vitamini, kalsiyum,
magnezyum, potasyum ve fosfor sayesinde grip ve nezleye karşı çocukların
bünyesini koruyor. Elma ise, B3 ve E vitamini, potasyum ve bol miktarda pektin
içeriyor. Bu maddeler immünolojik reaksiyonların sağlandığı enzimlerin
aktivitelerini artırarak etkinlik sağlıyor. Üzümdeki demir oranının yüksek
olması nedeniyle vitaminden zengin olmasının yanı sıra bağışıklığı artırıyor.
Nar, C vitamininden portakal gibi en zengin meyvelerin başında geliyor. Demir
ve potasyum içeriği yüksek olduğu için bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Nar
çekirdeğinde bulunan punisik asit, bağışıklık sistemi üzerine uyarıcı etkileri
nedeniyle son yıllarda üzerinde en çok çalışılan doğal bir ürün. Enflamasyonu
baskılayıcı etkileri ve antioksidan özelliği nedeniyle günümüzde çocuklarda
artan şekilde kullanılıyor.
Enfeksiyon hastalıkları temas ve damlacık yoluyla bulaştığı için en önemli
korunma, mekanı havalandırmanız ve hasta iseniz çocuğunuzla temas etmemeniz.
HASTALANSA DA YAPILABİLECEKLER VAR
• Portakal ve portakal kabuğunun, zencefilin aynı zamanda bağışıklama dışında
öksürüğü azaltıcı etkisi olduğu bir gerçek.
• Vişne ve vişne suyu da potasyum ve A vitamininden zengindir.
Doğal bir ateş düşürücü olarak biliniyor.
• Gribal enfeksiyonlar sırasında öksürük refleksi üzerine
etkili olan ve bağışıklamayı artıran çörek otu yağı, zencefil-bal karışımı ve
keçiboynuzu özü çocuklarda sık kullanılan ve kabul görmüş doğal ürünlerden. Keçiboynuzu
özünün geniz ve bronşlardaki sekresyonu atıcı etkisi yıllardır biliniyor. Pekmezinden
farklı olarak yoğun kıvamlı olan bu öz, çocukların öksürüklerinde balgam sökücüler
olarak etkili oluyor.
• Çörekotu tohumu yağı, esansiyel yağ asitlerinden zengin
olması nedeniyle bağışıklık sistemi üzerine olumlu uyarıcı etki yapıyor.
• Son yıllarda yorgunluk giderici olduğu bilenen ruşeym yağı
A, D ve E vitaminlerinden çok zengin bir yağdır. Bağışıklık sistemini
güçlendiriyor. Çocuklarda yeni yeni kullanım alanı bulmaya başladı.
Antibiyotik Çözüm Değil!
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Banu Küçükkırım, enfeksiyon ortaya
çıktığında uygun tedaviye başlamak için gecikmemek gerektiği uyarısında
bulunarak şunları söylüyor: Uygunsuz antibiyotik kullanılmamasına özellikle
dikkat edilmeli. Çünkü viral enfeksiyonlarda gereksiz antibiyotik kullanımı
başka hastalık etkenlerinin direnç göstermesine neden olabiliyor. Bakteriyel
enfeksiyonlarda ise erken dönemde alınacak antibiyotiklerle bu hastalıkları
atlatmak kolay oluyor.”