Bana kitap oku anne…

Yazı: Elif Ergün Tunçer

Eminiz siz de pek çok ebeveyn gibi yaz tatili öncesi kitapları stokladınız. Kitap okumayı yaşamının bir parçası haline getirsin istiyorsunuz. Ama işler pek de istediğiniz gibi gitmiyor. Peki nasıl yapmalı? İşleri oluruna mı bırakmalı? Panik yok! “Rahat olun ve bu süreçten keyif alın” diyen psikolog ve çocuk kitapları yazarı Tülin Kozikoğlu, bu konudaki tavsiyelerini bizimle paylaştı.

Çocuklara ne zaman kitap okumaya başlamalı?
Bunun bilimsel yanıtını bilmiyorum. “Anne karnındayken okumaya başlamalı” diyen uzmanlar da var, biliyorsunuz. Ben ne yaptığımı söyleyeyim… Ben kızım kucağımda oturabildiği zaman kitap okumaya başladım. 6-7 aylıktan itibaren kucağıma oturup yaşına uygun bir kitaba baştan sona konsantre olabiliyordu. Hikaye kitapları değil tabii ki. Kalın kartona basılmış, objeleri, renkleri tanıtan başvuru kitaplarıyla başladık. Bir yaş öncesinde bir de kumaş kitaplar, banyo için plastik kitaplar, müzikli kitaplar ve peluş oyuncaklı kitaplar ideal oluyor. Çünkü kitabı çocuğa oyuncak tadında tanıtıyor bu kitaplar. Böylece kitapla olumlu bir ilişki kurması kolaylaşıyor.

Çocuklara kitap sevgisini aşılamak için ne yapmalı? Kitap okuyan anne-babanın çocuğu da iyi bir okur-yazar olur mu?
Okul çağına gelene dek her gece çocuğa yatmadan önce 15 dakika kitap okunmalı. Okul öncesi yıllarında anne-baba tarafından kitap okunarak büyüyen çocuklar kitapsever oluyor. Sadece rol model olmak, yani anne-babanın okur olması, kendi kendilerine kitap okuması çocuğu kitapsever yapmak için yeterli değil. Her zaman üzüm üzüme baka baka kararmıyor maalesef. Okula başlamadan önce anne- babanın çocuğuna resimli kitap okuması gerekiyor. Kitap dinleye dinleye büyüyen çocuk kitapsever oluyor. Okuma yazmayı sökmek çocuk için çok zorlu bir süreç. O güne dek sadece hoplamış, zıplamış, oynamış bir çocuğu bir sınıfa oturtup kırk dakika boyunca öğretmeni (ki çocuk için bir yabancı) dinlemesi, sonra da bu sıkıntılı ve zorlu süreci ona yaşatan nesneyi, yani kitabı sevmesi bekleniyor. Niçin sevsin ki? Oysa okula başlayana dek kitap okunarak büyümüş bir çocuk kitapların içindeki eğlenceli dünyayı tanıyor. Ayrıca anne-babayı her gece yanında kılan güçlü bir nesne olarak kitabı zihnine yerleştirmiş oluyor. Çünkü kitap oyuncaktan farklı olarak çocuğa okul öncesinde illa ki bir yetişkin tarafından ulaştırılıyor. Oyuncağı çocuk tek başına oynayabilir. O sırada yetişkin kendi işlerini görebilir. Oysa kitap öyle değil. Kitabı okuyan yetişkin tüm benliğiyle orada, çocuğun yanında olmak zorunda. Kitap okunarak ilkokul çağına gelmiş bir çocuk, anneyi-babayı tüm benliğiyle yanında kılan bu güçlü nesneyi, yani kitabı fethetmek için, yani okumayı bir an önce sökmek için can atıyor okula başladığı gün. Özetle, kitap sevgisi okumayı söktükten sonra değil, okula başlamadan önce en etkili şekilde verilebilir.

Çocuklar okuma-yazma öğrenmeye başladıktan sonra onlara kitap okumayı bırakmalı mıyız?
Asla bırakılmamalı. Bu çok sık rastlanan bir hata. “Okumayı söktün, artık kendin oku” deniyor. Sanki okumayı sökmesi çocuğa bir ceza olarak geri dönüyor. Siz hangi filmi ağır çekimde izlemekten hoşlanırsınız? Henüz hızlı okumaya geçememiş çocuk da kekeleye kekeleye okuduğu bir kitaptan keyif alamıyor doğal olarak. Okuması hızlansın diye aileler, çocuk kendisi okusun istiyor. Oysa okumasının hızlanması ayrı bir iş, edebi keyif ayrı. Ben ön ergenlik yıllarına , yani dördüncü sınıfın sonuna dek her gece çocuklara aileleri tarafından kitap okunmasını öneriyorum. Tıpkı dizi film seyreder gibi, her gece bir bölümü okunarak romanlar devrilebilir. Böylece kitaptaki öyküyü ritmini kaçırmadan, heyecanını yaşayarak dinleyebilir çocuk. Kitaplarda da filmlerdeki kadar eğlenceli hikayeler olduğunu algılar. Okumasının hızlanması için öğretmeninin verdiği okuma ödevlerini kendi başına yapabilir. Fakat ebeveynle yapılan kitap okuma seanslarında anne-baba okumalı ki çocuk edebi tadı yaşayabilsin. Okumayı sökmesi o keyifli seanslara son vermeye sebep olmamalı.

Bazen çocuklar aynı kitabı üst üste okumak istiyor. Bu neden olabilir?
Bir çocuk bir kitabı tekrar tekrar okumak istiyorsa, muhakkak o öykü çocuğun bir yarasına merhem oluyordur. Kediler yaralarını iyileştirmek için nasıl tekrar tekrar yalarlarsa, çocuklar da ruhlarındaki yaraları hikayelerle tekrar tekrar yalıyorlar. Her okuma bir adım daha iyileşme demek. Yarası iyileşince çocuk zaten farklı bir kitaba yönelecektir.

Teknoloji, yazıyla ifade etmeyi öğretiyor
Teknolojinin çocukların okur-yazarlığını gerilettiğini düşünüyor musunuz?
Ben tam tersine “Teknoloji sayesinde yazı hiç olmadığı kadar hayatımıza girdi” diyorum. Teknolojinin gelişmesiyle hemen hemen her türlü iletişimin yazılı formata (telefon veya yüz yüze konuşmak yerine e-posta, chat, sms, whatsapp vs.) dönüştüğü günümüzde çocuklarımıza etkili yazı yazmayı öğretmeyi bir sorumluluk olarak görüyorum. Sözlü iletişimde bize yardımcı olan unsurlar var: Mimiklerimiz, vücut dilimiz, sesimiz, tonlamalarımız. Oysa yazılı iletişimde kelimelerle başbaşayız. Sanki mimiklerimiz, vücut dilimiz ve sesimiz varmışcasına etkili bir şekilde yazmayı öğrenmek ve öğretmek zorundayız. Yazıyla kendisini etkili bir şekilde ifade etmeyi beceremeyenler günümüzde yol alamayacak. Yazı yazmayı ikinci bir dilde konuşmaya benzetiyorum. Nasıl başka bir dilde konuşmaya çalışırken iletmek istediğimiz mesaj süzülerek karşı tarafa geçerse, sözlü olarak aktardığımız bir hikayeyi (veya günlük bir olayı) yazmaya kalktığımızda da söyleyeceklerimiz bir elekten geçmişçesine süzülür. Süzülmeden, tam olarak geçmesini sağlamak için yeterli donanıma sahip olmalıyız. İkinci dilde konuşuyorsak, o dile hakim olmak için dilin hem tekniğini (yani gramerini) öğrenmeli hem de pratiğini yapmalıyız. Yazının da tekniğini öğrenmenin yanı sıra pratiği yapılmalı ki hakimiyet artsın. İkinci dilin pratiği nasıl yapılır? O dili iyi konuşan birinin ağzından dinleyerek ve bir de konuşmaya çalışarak. Etkili yazı yazmanın pratiği de yazıyı iyi yazan kişilerin (yani yazarların) kaleme aldığı eserleri okuyarak ve bir de yazmaya çalışarak yapılır. Yani yazı yazmak, okuyarak ve yazarak öğrenilir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte günümüzde yazı yazmaya, yani yazı pratiği yapmaya mecbur kalıyoruz. Ben teknoloji sayesinde sürekli yazı yazma pratiği yaparak büyüyen günümüz çocuklarının ileride yazıyla kendilerini gayet etkili bir şekilde ifade edebilen yetişkinler olacağına inanıyorum. Az kelimeyle çok şey söylemenin pratiğini yapa yapa büyüyorlar.

Çocuğa kitap seçerken nelere dikkat etmeli?
Konuşmaya başlamadan önce: Çocuk için kitap bir oyuncaktan farksız. Yani baktığı ve dokunduğu, bakarak ve dokunarak eğlendiği ve öğrendiği bir nesne… O yaşlarda öğrenmek, eğlenmenin önemli bir parçası. Bu sebeple küçük yaş çocuk kitaplarının fotoğrafları, materyali ve baskı kalitesi çok önemli. Çünkü çocuk ona bakacak ve dokunacak. Baktığı ve dokunduğu şeyden keyif almalı.

Okumaya başlamadan önce: “Daha küçük, anlamaz” gibi bir yanılgıya düşmeyin. Çocuklar kaliteli kitaptan anlar! Çocuğunuzu, kendisini ‘çocuk kitabı’ olarak tanımlayan her kitapla muhatap etmeyin. Ona sadece edebi ve estetik değeri olan kitaplar okuyun. Bozuk metinler, düşük kurgular, kötü resimlerle dolu kitaplar sıkıcı olur. Siz sıkıcı bir kitaba ne kadar tahammül edebiliyorsunuz? Resim-metin bütünselliği olan kitapları seçin. Bu yaş kitaplarında resmin metin için önemli bir tamamlayıcı olduğunu ve bu ayrılmaz ikilinin oluşturduğu gücü göz ardı etmeyin. Seçim yaparken kriterleriniz ‘eğlenmek’ ve ‘deneyimlemek’ olsun… Yanılıp seçim kriterinizi ‘öğretmek’ sanmayın! Öğretmek, öğretmenin işidir, kitabın değil. Konumuz ders kitapları değil ki. Her kitapta bir ders aramayın. Hatta fazlaca didaktik kitaplardan özellikle sakının.

Okumaya başladığında: Kaliteli kitap sunmanın önemi daha da artar çünkü artık o bir fatihtir ve fethettiği diyarlar renkli, eğlenceli ve heyecan dolu olmalıdır ki yeni fetihlere açlığı devam etsin. Çocuğunuz ‘sıkıcı’ diyorsa ona inanın ve asla o kitabı okuması için ısrar etmeyin. Her sıkıcı kitap çocuğu kitap dünyasından uzaklaştıran güçlü bir silahtır, unutmayın. Dananın kuyruğunun koptuğu ilkokul birinci sınıfta, sizin de çocuğunuzun da okuldan dayatılan kitaplara itiraz hakkı olduğunu bilin. Okuldan verilen kitapları veya öneri listelerini beğenmiyorsanız, sınıf öğretmeniyle konuşun, alternatifler sunun. Öğretmene öneride bulunun. Onların da piyasadaki tüm kitapları keşfedecek vakti olmayabilir. Siz kaliteli keşiflerinizi onunla paylaşın. Ceza olarak okuma vermeyin. “Çabuk odana git ve kitabını bitirene kadar oradan çıkma!” gibi cümleler evinizden uzak olsun.

Bir okur olduğunda: Kitaplarını kendisinin seçmesine özen gösterin. Artık zevkleriniz ayrılabilir. Sizinle aynı kitapları beğenmesini beklemeyin. Kendi zevkinizi ona dayatmaya çalışmayın. Onun zevkini tanımaya çalışın. Onun tavsiyelerini okumaya ve fikrinizi söylemeye, karşılıklı kitap tartışma seansları yapmaya özen gösterin.“Ölmeden önce okunması gereken kitaplar” listenizi onun da tamamlamasını ve sizin beklediğiniz zamanlamayla okumasını beklemeyin. Sizin ısrarla okumasını istediğiniz bir kitabı belki o hiçbir gün okumayacak ya da sizin okumasını istemediğiniz bir kitabı üç kez okuyacaktır. Çocuğunuza hangi kitabın hangi pencereyi açacağını bilemezsiniz. Onun içgüdülerine güvenin.

Öneri
Birlikte kitap okurken, sorular sorarak onu aktif katılımcı yapabilirsiniz. Ancak bu sorular sınamak ya da birlikte fikir üretmek için değil, hayal kurmak amacıyla olmalı. Soruların açık uçlu olması önemli. “Kahramanın adı ne?” ya da “Hikayenin ana fikri ne?” gibi cevabı tek ve belirli olan sorular çocuklara ilginç gelmez. Görüş bildiren sorular sormaya çalışın. Örneğin “Kahramanın arkadaşına tekme atması doğru mu?” yerine “Kahraman neden tekme atmış olabilir?”, “Sen hiç tekme attın mı ya da yedin mi?”, “Atarken duygun neydi?”, “Tekme yediğinde ne hissettin?” gibi sorular yöneltebilirsiniz. Kahramanın arkadaşına tekme atmasının doğru olmadığını her çocuk bilir. Ama diğer sorular çocuğun düşünmesini, sorgulamasını ve kendi içine bakmasını sağlar.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu