Yazı: İpek Koşan
Yemeğini kendi yiyemiyor, yürüyemiyor, derdini anlatamıyor ama mükemmel olarak yaptığı bir şey var: Nefes alıp vermek. Vücudumuzu ayakta tutan ve yaşamamızı sağlayan nefes, hücrelerimizde dolaştıkça yaşam enerjimizi bize yeniden kazandırıyor. Ama ne yazık ki iki yaşından itibaren bebek nefesimizi bir kenara bırakarak, kusurlu şekilde nefes alıp vermeye başlıyoruz. Kimimiz adeta nefes almıyor kimimiz de içimizde tutmayı tercih ediyoruz. İnsanların nefes alma şekli tıpkı parmak izi gibi farklılık gösteriyor çünkü herkesin bu hayattaki yaşanmışlıkları bambaşka. O halde önce nefes koçu Alegra Benardete ile bebek nefesini tanıyalım sonra da bebeğimizin nefesini bozmamak için bu detayları atlamayalım…
İlk nefes
Bebekler, doğdukları andan itibaren, doktorların yaptığı minik bir dokunuş sayesinde oksijen ile tanışıyorlar. Onlar çok saf enerji varlıkları oldukları için karın ve diyafram nefesleri kendiliğinden açık bir şekilde dünyaya geliyorlar. Anne karnındaki korunaklı dünyadan bir anda fiziksel bir dünyaya geçiyorlar. Tabii ki o geçiş sırasında, belki hastanede, belki de doğumda travmatik durumlar yaşayabiliyorlar. Kimi bebek ters doğuyor, kimi bebek kordon dolanmasıyla dünyaya geliyor. İşte bu tür stresli durumlar bebeğin nefesini etkiliyor. Fakat o stresle baş ettikten sonra tekrar kendi nefeslerine kavuşuyorlar.
Bebek nefesinin özelliği
Nefes koçu Alegra Benardete, bebek nefesinin özelliğini ‘tam diyafram kullanımı’ olarak açıklıyor: “Diyafram kasının amacı, bedende nefes işlemini gerçekleştirmek. Göğüs ile karın boşluğunu ayıran bu kasın çalışması gerekiyor. Nefes aldığımızda bu kas yavaş yavaş aşağıya doğru hareket ediyor. Göğüs boşluğuna ve akciğerlerimize nefes doluyor. Sonra boşalıyor. Karın hareketimiz de otomatik olarak başlıyor. Karın hareketi bize diyaframın çalıştığını gösteriyor. Tıpkı bebeklerdeki gibi. Bebeklik nefesi hiç duraksamadan alınıyor. Nefesin bedene girmesi ve nefesin bedenden kendince otomatik olarak çıkması gerekiyor. Bebeklerde bu aktivasyonu görüyoruz. Biz nefesi kestikçe, yani alırken ya da verirken durdukça, kapasitemiz yüzde 25’lere kadar düşüyor. Nefes terapisi ile kapasitemizi yüzde 80’lere kadar çıkarıyoruz. Ve iyi haber; bir daha kapanmıyor! Diyafram kasını kullanmayı öğrendiğimiz/hatırladığımız zaman bir daha nefesimiz eski haline dönmüyor. Belirli zamanlarda, yaşadıklarımızdan dolayı kapasitemiz yine düşse de hemen eski haline dönüyo .”
Ne zaman değişiyor?
Alegra Benardete, bebek nefesinin değişimini şöyle anlatıyor: “Bebekler kusursuz bir şekilde nefes almaya devam ediyor. Taa ki iki yaşına kadar. 0-2 yaş arası bebeklerde diyafram tam kapasite ile çalışıyor. Daha sonra ebeveynlerin etkisi, fiziksel dünyanın getirdiği birtakım olaylardan dolayı korkular devreye girmeye başlıyor. Çocukların gelişme çağında, yaşadıkları sosyal ortamlardaki durumlar ya da anne-babanın eğitimi ile bilinçaltlarına bilgiler ekiliyor. Haliyle çocuk, yavaş yavaş korku ve endişe ile tanışıyor. Ve bu durum, bebeklik nefesini kesintiye uğratıyor. Bunu kendini korumak adına yapıyor. Nasıl ki biz, korktuğumuz ve heyecanlandığımız zaman hemen nefesimizi tutuyorsak, onlar da yavaş yavaş bunu yapmayı öğreniyor. Dolayısıyla nefes kapasiteleri kısıtlanmış oluyor.”
Anne karnında nasıl etkileniyorlar?
Bebek anne karnında bebek kordonu ile besleniyor ve dışarıdaki tüm enerjisel konuları da aslında bu yolla alıyor. Anne korktuysa, sıkıntılı günler yaşadıysa ya da birtakım kötü olaylara maruz kaldıysa, bebek de onları enerjisel olarak alıyor. 0-6 yaş arasında bilinçaltı açık oluyor ve altı yaşından sonra bilinçaltına hiçbir şey alamıyorsunuz çünkü kendini kapatıyor. Yetişkinlik zamanındaki davranış şekillerinden billinçaltında ‘böyle bir kod var’ deyip geriye dönüp onun üzerine bilinçaltı temizliği yapılabiliyor. Nefes terapisi ile çocuklara, sınav kaygısı/ korkusu gibi konularda da destek olunabiliyor.
Yanlış nefes alırsa…
Eğer bebeğin karın nefesi yoksa yanlış nefes alıyor demektir. Karında nefes yoksa bağırsak, akciğer gibi bölgelerde sorunlar çıkabiliyor. Geniz eti problemleri de nefes alışveriş ritmini etkiliyor. Onlar doktorlarla çalışarak yeniden düzene giriyor. Ama sağlıklı dünyaya gelen bebeklere baktığınızda diyaframı kendiliğinden çalışıyor. Bebekler, bir süre sonra bizi taklit etmeye başlıyor. Dolayısıyla bizim nefesimiz kötü olursa onlarınki de o şekilde dönüşebiliyor!
Kaç yaşında terapi alabilir?
Benardete, “Bebekle zaten tensel temasla bir iletişim kuruyoruz. Onu kucağımıza alıyor, kendi nefesimizle onları oryante ediyoruz. Kendimizi onlara uyumlayarak nefes terapisi yapıyoruz. Dolayısıyla yaş sınırı yok. Bebek doğduğu andan itibaren anneden uzaklaşıyor, yıkanıyor, hemşireler tarafından bakılıyor ve sonra anneye getiriliyor. Bu süreçte, bebeğin bilinçaltı birçok şeyi kaydediyor. İleriki zamanlarda tabii ki çocukken yaşadığımız şeyleri hatırlamıyoruz. Ama hepsinin mutlaka bir sonucu oluyor” diyor.
Biz de bebek gibi nefes alalım
İmkansız mı? Tabii ki hayır. Öncelikle seans sırasında nefesin ne olduğu bize detaylı şekilde anlatılıyor. Eğitimde Transformal Nefes kullanılıyor. Transformal Nefes, en hızlı yayılan ve en etkili arınmayı, şifayı, kişisel gelişimi sağlayan bir nefes tekniği. Bu tekniği geliştiren ve yayan kişi ise Amerikalı metafizik doktoru Dr. Judith Kravitz. Terapilerde vücut-beden terapisi kullanılıyor. Kişinin vücudundaki belli noktalara dokunarak nefesi açılıyor. Buradaki olay, hatırlama süreci. Bu aşamada nefes koçları kişinin yanında olarak onlara yardım ediyor. Nefes almadan beklemek, ‘yeniye karşı dirençliyim’ anlamına geliyor. Nefes verirken tutmak ise ‘kızgınlığı ve korkuları içimde tutuyorum’ demek. Amacımız ne alırken ne de nefes verirken durmak. Nefes, dairesel bir döngü şeklinde akmalı. Alırken derin ve uzun, verirken rahatlamış ve kendiliğinden olmalı. Böylece almaya daha çok açık, tuttuklarımızı da bırakmaya hazır hale gelebiliyoruz. Alegra Benardete sözlerine şöyle devam ediyor: “Seanslar kişiden kişiye değişiyor çünkü nefeslerimiz yaşam şekillerimizle ilgili. Hiçbirimizin nefesi bir diğerine benzemiyor. Aynı bebeklerin birbirine benzemediği gibi… Herkesin kendi ritmi var. Genelde nefes, 5 ile 7 seans arasında açılabiliyor. Travmaların çoğu boğaz bölgesinde toplanıyor. Nefes göğüste kalıyor ve yukarı çıkamıyor. Yapmak istediklerimizi hayata geçiremiyoruz. Hep bir ikilem içinde kalıyoruz. Her şey bir enerji. Nefes de yaşam enerjimiz. Yaşam enerjimizi aldığımızda tüm bedenimiz titremeye başlıyor. Altta yatan olumsuz duygular ve düşünceler böyle bir yüksek frekans ortamıyla karşılaştığı zaman yükseğe çıkıyor. Kişinin yaşadığı travmaları, nefesin olmadığı bölgelerde buluyoruz. O sırada bilinçaltına olumlama cümleleri gönderiyoruz. İşte orada kişinin eski kayıtları siliniyor yerine yenileri geliyor. Bilinçaltı, ‘yapma, etme’ gibi ‘me-ma’ takılarını algılamıyor. ‘Ben güvendeyim’, ‘Yaşam güvenli’ tarzında olumlu cümleler giriyoruz ki kişi nefesiyle birlikte bu olumlamaları içine alsın. Karın nefesi bizi bu dünyaya bağlıyor. Yenileniyoruz.”
Hamilelikte nefes
Hamilelerle çalışma şekli daha farklı. Onların karınlarında bebek olduğu için zaten otomatik olarak karın nefesi alıp veriyorlar. İşte bu yüzden hamile kişilerle derin noktalarda çalışılmıyor. Onları rahatlatarak doğuma yönelik daha yumuşak ve sakin alıştırmalar düzenleniyor.
Doğum korkusu
Nefes terapisiyle doğum korkusunu yenmek de mümkün olabiliyor. Hatta hamile kalamadıkları için nefes terapisine başlayan ve olumlu sonuçlar alan kişiler de var. Vücudumuzun alt bölgesi, yaşam bölgesi olarak adlandırılıyor. Bu bölgeye nefes gitmediğinde yaşam bölgemiz de kapalı hale gelmiş oluyor. Ne kadar çok nefes alırsak, o bölgede o kadar çok yaşam ve enerji oluşmasını sağlıyoruz. Ayrıca nefes, ruhsal seviyede maneviyatımızı güçlendiriyor, içimizdeki huzur ve denge artıyor. Daha neşeli oluyoruz.
Tek başınıza denemeyin
Nefes terapisini tek başınıza yapmaya çalışmayın çünkü sağlıklı sonuçlar almak için önce eğitim almanız gerekiyor. Bu eğitimde beden haritanızı öğreniyor, dokunmanız gereken bölgeleri tanıyorsunuz. Eğitime başladıktan sonra ev ödevleriniz sayesinde bir süre sonra kendinize terapi yapabiliyorsunuz.