Çocuklar 9-11 yaş öncesi sadece somut düşünceye sahip oluyor. Yani iki yaşında bir çocuk anadilini henüz öğrenirken, ‘anne’ dediği kişi de ona ‘anneciğim’ diyor. Çocuk bu durumu algılamakta zorlanıyor şaşırıyor ve kafası karışıyor. Babası kendisine ‘sevgilim’ diye seslenen bir çocuk, aynı baba, annesine de ‘sevgilim’ deyince anne ile kendisi arasındaki farkı kavrayamıyor. Uzm. Psk. Aynur Sayım, “Anlam karmaşası, somut düşüncenin etkisi, fazla bağlayıcı, odak yapan tutumlar açısından baktığımızda, bu gibi hitap şekillerinin çocukta sanıldığı gibi olumlu değil, olumsuz etki yaptığını ve zarar verdiğini özellikle vurgulamamız gerekli” diyor.
Peki ne diyeceğiz?
Tabii ki ismiyle hitap edeceğiz. İsimlerin arkasına eklenen ‘-ciğim,-cığımlar’ da onaylanmayan kategoride. Çocuğa kendi ismi ile hitap edilebilir veya ‘kızım, oğlum, evladım’ gibi ifadeler kullanılabilir. Sevgiyi ve saygıyı çocuğa hissettirmek, onu diğer ilişkilere hazırlamak, güvende hissetmesini sağlamak, anne-babaların en önemli görevi.
Sevgi sözcükleri özel hissettiriyor
Uzman Klinik Psikolog Zehra Erol ise, “Anneciğim, babacığım gibi kendi yaşına uygun olmayan hitap şekilleri çocuğa sorumluluk yükleyici olduğundan kullanılmamalı evet ama, çocuğa büyük bir sevgiyle ‘canım, tatlım, aşkım’ demek onun kendini değerli ve önemli hissetmesini sağlar” diyor. Bu tarz sevgi sözlerinin ebeveynle çocuk arasındaki duygusal bağın oluşumunda bir adım olduğunu belirten Uzm. Psk. Erol sözlerine şöyle devam ediyor: “Sevgiyi ifade eden bu kelimeler ebeveynin davranışları ile uyumlu olduğunda çocuk da kabullenildiğini, sevildiğini hisseder. Adacığım, Cemreciğim gibi hitaplar da aidiyet duygusunu pekiştirir. Çocuk ailenin parçası olduğunu, onların üzerinden varlığının önemli olduğunu hisseder. Yaşamında sevgi sözcükleri kullanılan çocuklar sevginin sözlerle de ifade edileceğini erken yaşta öğrenirler ve ileride kendi hayatlarında da sevgiyi sözcüklere daha rahat dökerler.”Yazı: Elif Girgin
Altı yaşındaki kızım bir gün bana, “Neden bana ‘anneciğim’ diyorsun, ben senin annen miyim ki?” diyene kadar farkında değildim aslında. Eşim de ben de kızımıza hitap ederken, anneciğim, babacığım, aşkım tarzı kelimeler kullanıyorduk. Bilinçli miydi? Hayır… Bir şekilde önce kulağımıza sonra dilimize yerleşmişti. Sorgulamamıştık bile! “Çocuğumuz olursa ona şöyle hitap edelim de kendini özel ve değerli hissetsin” gibi bir yaklaşımımız yoktu yani. Kendiliğinden gelişivermişti. Çocukların bu hitabı anlamasının aslında ne kadar zor olduğunu işte o zaman anladım ve ‘anneciğim, babacığım, teyzeciğim, halacığım, aşkım, sevgilim, prensesim, paşam’ şeklinde hitap etmenin onların psikolojisini nasıl etkileyebileceğini, anne-babaların hangi psikolojiyle böyle davrandığını ve asıl olması gerekenin ne olduğunu Uzman Psikolog Aynur Sayım’a danıştım. Bakın Uzm. Psk. Sayım neler anlatıyor: “Yaşamımızda hepimizin çeşitli rolleri var. Öğretmen, mühendis ya da sanatçı olmak, eş olmak, asker olmak, teyze, hala, babaanne olmak gibi… Çocuğumuzla ilişkimizdeki rolümüz ise anne ve baba olmak. Çocuğumuzdan birinci derecede bizim sorumlu olduğumuzu düşünürsek, ona nasıl baktığımız, nasıl gördüğümüz, bu rolümüzü belirleyen en önemli unsur. Hani ‘Hiç büyümesen, hep böyle kalsan’ deriz bazen. Hep sevimli kalsın, biz onu sevelim, mıncık mıncık edelim isteriz. Biz çocuğumuza nasıl hissettirirsek çocuk da kendisine biçilen bu role bürünür, benimser ve öyle davranır gerçekten! Bir çocuğa ‘Yaramaz oğlum benim, cin gibisin, çok tatlısın ama çok yaramazsın yavrum’ diye hitap ettiyseniz, çocuk önce bu durumu anlamaya, hazmetmeye çalışır, sonra o role bürünür ve bu rolü oynamaya devam eder. Ona ne denilirse ona inanır çünkü. Okulda tembel damgası yiyen bir çocuk tembel olduğuna inanır, gerçekten öyle değilse bile, “Ne yapsam olmayacak” düşüncesi ile pes eder, kendisini var etmek için başka yollar denemeye çalışır; ders çalışmak hariç!”
Onun bir adı var
“Anne-babaların bu hitap şekillerinden en fazla kullandıkları ‘anneciğim, babacığım, bebeğim, aşkım, sevgilim’ gibi çocuğu fazlaca sahiplenen, sınırlarına giren, işgal eden bir tutum sergilediklerini görüyoruz” diyen Uzm. Psk. Sayım şöyle devam ediyor: “Her şeyden önce çocuğumuzun bir adı ve bazı özellikleri var. Anne-babalar bu ifadeleri sevgi dili olarak kullanıyorlar. Fakat çocuğu fazlaca odak noktası yapmak, bu sırada ‘sen her şeyden önemlisin’ mesajı vermek sandığımız kadar olumlu bir etki yaratmıyor. Önemli olan bu sevgi dilini çocuğun nasıl algıladığı…”
Prensesim, paşam…
Aşkım, paşam, aslanım, prensesim gibi ifadelerden de kaçınmak gerekiyor. Bu ifadelerin çocuğu fazlasıyla yücelten, çok önemli hissettiren, aynı zamanda korumacı, işgalci bir ebeveyn tutumunu simgelediği belirtiliyor. Çocuğa asıl hissettirilmesi gereken onun ayrı birey olduğu. Bunu nasıl mı hissedecek? Destekleyici aile tutumu ile! Destekleyici tutum, gerektiği yerde yardım eden ama çocuğun yapabileceği durumda çekilip izleyebilen bir tutum anlamına geliyor. Bu hitap şekilleri ise, fazla bağlayıcı, fazla sahiplenen, korumacı tutumların bir parçası olduğu için çocuğun gelişiminde olumsuz etki yaratabiliyor.
Babası hem ona hem annesine, ‘sevgilim’ deyince çocuğun kafası karışıyor.