Yazı: Burçin Öztınaz
İnatçılık, saldırganlık, televizyon izlemeden yemek yememek, yatağında uyumamak, tırnak yemek… Zaman zaman hepimiz çocuğumuzun davranış problemleriyle ilgili sıkıntılar yaşıyoruz. Peki bunlar ne zaman bir davranış sorunu olarak görülmeli ve bu davranışın yerine doğru davranışın kazanılması için neler yapılmalı? Uygulamalı Davranış Analizi (Applied Behavioral Analysis-ABA), son yıllarda gelişimsel farklılık gösteren çocukların özel eğitiminde yoğun olarak kullanılsa da aslında her türlü davranış problemiyle başa çıkmanın bilimsel yollarını sunuyor. “İşlevini anlamadığınız bir davranışı değiştirmeniz mümkün değil” diyen Uygulamalı Davranış Analizi Uzmanı Nicky Nükte Altıkulaç, sorularımızı yanıtladı.
ABA nedir?
Uygulamayı Davranış Analizi, davranışın öncesi ve sonrasındaki değişkenlerle oynayarak yeni bir beceri kazanma ya da olan istenmeyen davranışı daha uygun bir davranışla değiştirme süreci. Davranış bilimi tekniklerini kullanarak kişiye yeni beceriler öğretmek ya da olan istenmeyen uygunsuz davranışları olumlu davranışlarla değiştirmek üzere oluşturulmuş bir teknik.
Ne zamandan beri kullanılıyor?
1940’lardan beri kullanılıyor. Son yıllarda yoğun olarak özel eğitim alanında kullanılmasından dolayı “ABA sadece otizmlilerde kullanılır” gibi bir yanlış yargı oluştu. Oysa ABA her türlü gelişim geriliğinde kullanıldığı gibi zayıflamada, sigarayı bırakmada, takıntılı davranışların tedavisinde, hatta şirket yönetiminde bile kullanılıyor. Kısaca ABA, insanın olduğu, canlının olduğu ve yeni bir davranışın öğretileceği her alanda kullanılabilir.
Davranış bozukluklarının nedenleri neler?
Bir davranış bir ortamda uygunsuz olarak kabul edilirken çok başka bir ortamda hedef davranış olabilir. Dolayısıyla benim için davranış bozukluğu çok ciddi bir tanımlama. Genelde hoşumuza gitmeyen şeylere ‘bozukluk’ diyoruz. Oysa bizim için her davranışın bir işlevi var. Aslında davranış size bir şekilde bir şey söylemek istiyor. Çocukların davranışlarında ebeveyn tutumları ne kadar etkili? Davranışların hepsi öğrenilmiştir. Bazen modelleyerek öğretiriz, bazen pekiştirerek öğretiriz. Örneğin bazen ebeveynler olarak çocuğumuza bağırmaması için bağırırız! Çocuklarımız da genelde söylediğimizden çok yaptıklarımızdan öğrenir. Çocuğumuz yemek zamanında her ağladığında “Tamam onu yemeyeceksen bunu ye” diyerek ona seçenek sunarsak, farkında olmadan çocuğumuza şunu öğretiriz: “İstemediğin yemeği yememek için yeterince ağlarsan ben sana istediğin köfte ve pilavı vereceğim.” Bu davranışımızla çocuğun istemediği yemeyi yememe davranışını pekiştiririz. Dolayısıyla çocuğun iletişimde olduğu herkesin tepkisi ve iletişimi çocuğun davranışları üzerinde etkili.
Anne tutarlı davransa bile bazen çocukla iletişim halindeki diğer aile bireyleri farklı davranabiliyor…
Çocukla iletişimi olan herkesin çocuğun yaşamında etkisi var. Eğer anne kayınvalide ile yaşıyorsa, kayınvalide annenin çocuğu ağlatmasına müsaade etmiyorsa, o zaman anne şansını denmemeli. Bir örnek vermem gerekirse, anne çocuğun gün içinde sadece 30 dakika televizyon izlemesini istiyor ama gündüz çocuk babaanne ile… Babaanne televizyon izlettiriyor, anne eve gelip televizyonu kapatınca çocuk ağılıyor. Babaanne “Ağlatma çocuğu” dediğinde anne kayınvalideye bir şey diyemiyorsa çocuk babaannenin gücünün anneyi yönetiyor olduğunu görüyor ve o etrafta olduğunda daha çok ağlayarak istediğini yaptırıyor. Böyle bir durumda anne farklı bir aktivite bulup çocuğun televizyon seyretme isteğini ikinci derece çekici hale getirebilir.
Anne-babanın önce ‘hayır’ dediği bir şeye çocuk ağladıktan sonra ‘evet’ demesi nelere sebep oluyor?
Çocuğa şunu öğretiyorsunuz: Benim ne söylediğimin önemi yok, sen yeterince diretirsen benim cevabım değişebilir. Dolayısıyla bir şeyin değişebileceğini biliyorsanız neden diretmeyesiniz ki? Eğer çocuk annenin ‘hayır’ dediği bir şeye yarım saat ağlarsa ‘evet’e döneceğini bilirse bir süre sonra o ağlamalar sahte ağlamalar şeklinde oluyor. Gözyaşı bile gelmiyor.
ABA’da pekiştireçler sıkça kullanılıyor… Pekiştireç nedir?
Ödül ve pekiştireç Türkiye’de aynı anlamda kullanılmasına rağmen aslında bambaşka iki kavram. Pekiştireç (reinforcements) olan bir şeyi pekiştirmek, yani olan bir şeyin daha sık meydana gelmesini sağlamak için kullanılıyor. Ödül kazanmanız için bir yarışma olması lazım. Ödül kazanılır, pekiştireç ise motive eder. Dolayısıyla bizim ABA’da yaptığımız şey pekiştirme. Sonuçta hepimiz, yaptığımız davranışları bir kez daha yapmamız için bir şekilde bir pekiştireç almak zorundayız. Her gün işe gidiyoruz. İşe gittiğimizde belki herkesin bize saygı duymasından motive oluyoruz ya da maaşınızdan. Birçok kişi işini sevmiyor ama aldığı para onu işe gitmek için motive ediyor. Bu bir ödül mü? Şirket ona işe gittiği için ödül mü veriyor, hayır. Sadece o aldığı maaş onun sabah kalkıp işe gitmesini pekiştiriyor, motive ediyor.
Pekiştireç çocukların hayatında ne gibi şekillerde yer alabilir?
Uygulamalı Davranış Analizi’nde pekiştireçler kendi içinde üçe ayrılır. Birincil pekiştireçler bütün canlı varlıklar için olan pekiştireçlerdir. Yemek yemek, uyku, cinsellik gibi… İkinci derece pekiştireçler kişiden kişiye değişir. Kimi için bir aktivitedir, kimi için müziktir, kimi için sahip olduğu bir materyaldir. Sosyal pekiştireçler bir gülümseme, bir onay, övgüdür.
Pekiştirecek tarifesi
Pekiştireçlerde sınır nasıl olmalı?
Hepimiz pekiştireçi alabilme ihtimaline çalışıyoruz. Her yaptığımız şeye pekiştireç almıyoruz. Güzel bir kıyafet giydiğimizde, her dışarı çıktığımızda iltifat almıyoruz. Ama birinden o iltifatı alma ihtimali eğer bizim için önemliyse, onun için her gün aynı şekilde kendimize dikkat edip güzel giyiniyoruz. Çocuk için de öyle. Her yaptığı şeye pekiştireç vermekten öte bazı zamanlara pekiştireç koymalıyız. ‘Pekiştireç tarifesi’ burada devreye giriyor. Örneğin anne, çocuk ödevini yaptığında bazen en sevdiği keki yapabilir, ertesi gün bir ‘aferin’ diyebilir, ertesi gün alıp sinemaya götürebilir. Pekiştireç sürpriz olmalı. Bunu ben biraz piyango biletine benzetiyorum. Her aldığınızda çıkmıyor ama çıkma ihtimaline karşı alıyorsunuz… Sabit tarife değil de aralıklarla bölüştürürseniz çocuğun motivasyonu artar. Mesela maaşlı çalışanlar eğer maaşını her ayın 31’inde alıyorsa, maaşını almasına yakın performans hızı çoğalıyor, maaş aldıktan sonra bir ay maaş yok, performans düşüyor. Bunlar bilimsel veriler; yoruma açık değil, kanıtlanmış. Biz ödülle yaşamıyoruz ama hepimiz pekiştireç kullanıyoruz.
Anaokuluna giden bir çocuk öfke kontrol sorunu yaşıyor ve saldırgan davranışlar sergiliyor diyelim… Aile bu durumda nasıl yollar deneyebilir?
Davranışı değiştirmek için önce davranışın niye ortaya çıktığını, davranışı pekiştiren şeyin ne olduğunu anlamak gerekiyor. Belki öfke nöbeti yaşıyor ve bunun sonrasında istemediği bir ortamdan dışarı çıkartılıyor. Belki öfke nöbetinde bulunuyor çünkü öfke nöbetinde bulunmazsa öğretmeninin dikkatini çekemiyor. Sebebini anlamadığınız bir davranışı değiştirmeniz mümkün değil. Davranışın size ne demek istediğine bakın. Davranış nelerden sonra oluyor? Davranışı dinleyin, size bir şey diyor. Siz öyle zannediyor olabilirsiniz ama davranışın bambaşka bir işlevi olabilir. Eğer dikkat çekmeye çalıştığı için öfke nöbeti geçiriyorsa çocuğu cezaya koymak herhangi bir işe yaramayacak çünkü davranış zaten dikkat çekmek istiyor, cezada da dikkat çekmiş oluyor. Oysa öğretmen çocuğa ekstra görevler verse o zaman çocuk olumlu davranışıyla dikkat çeker ve öfke nöbeti yok olabilir.
Çocuk tırnak yiyor diyelim. Aile gözlemleyerek çocuğun bu davranışı niye yaptığını anlayabilir mi, yoksa bir uzman desteği şart mı?
Eğer objektif bakabiliyorlarsa ve data toplanıyorsa evet. Ama davranışın ciddiyetine göre uzmandan yardım alınabilir. Davranıştan önce ne oluyor, sonra ne oluyor, sıklığı ne? Çocuk tırnağını ayda bir yemesiyle her gün beş kez yiyip etlerine zarar vermesi başka. Ayda bir kez yiyorsa o bir davranış problemi sayılmaz ve herhangi bir müdahaleye ihtiyaç yoktur. Ama çocuk her gün tırnak yiyip etlerini kanatıyorsa, müdahale vakti gelmiştir. O zaman ailenin şunlara bakması lazım: “Çocuk ne zaman tırnak yiyor?”, “Öncesinde özel bir durum oluyor mu?”, “Yalnız kaldığı zamanlarda mı yiyor ya da yediği zaman etrafta birileri var da dikkat mi çekmeye çalışıyor?” Bunlara bakıldığında ailenin davranış hakkında bir fikri olabiliyor. Ama yine de aile olayın içinde olduğundan data toplarken çok objektif olmayabiliyor. Bu birçok durum için geçerli aslında. Çünkü olayın içindeyken büyük resmi göremiyorsunuz.
Anne ve babalar en çok çocukların hangi davranışlarından şikayet ediyorlar?
Genel olarak aileler diğer insanların yanında yapılan davranışlardan şikayet ediyor. Evdeyken sorun olmayan bazı davranışlar, toplum içinde ya da kendilerini zor durumda bırakan yerlerde yapıldığında çok rahatsız edici olabiliyor. Bazen de kendi yaptıkları davranışı çocukta gördükleri zaman düzeltmeye çalışıyorlar. Örneğin çocuğun evde koltuk üzerinde zıplamasını sorun etmeyen aileler çocuk komşunun koltuğunda zıplayınca bu durumdan rahatsız olabiliyor. Çocuk, ‘niye evde tamam da dışarıda değil’i anlayamıyor. “Babam kötü söz söylerken kimse bir şey demiyor, benim ağzımdan çıktığı zaman sorun oluyor” örneğinde de aynı şekilde…
Nicky Nükte Altıkulaç Kimdir?
Marmara Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nden mezun oldu. 1999 yılından beri Amerika’nın Atlanta şehrinde yaşıyor. All Kids First olarak kendine ait iki ayrı kliniği bulunuyor. Burada 2-18 yaş arası otizm ve aspergerli çocuklarla çalışıyor, Uygulamalı Davranış Analizi’ni ev ve klinik olmak üzere iki ayrı ortamda sunuyor. 18 yaş ve üstü yetişkinler için de meslek eğitimi, sosyal beceri grupları ve destek grupları olmak üzere ikinci bir branşta hizmet veriyor
Ağzınızdan çıkan söz senettir
Anne-babalara önerileriniz neler?
Anne babalara önereceğim ilk şey söyledikleri ile yaptıklarının istikrarlı olması… Çocuktan beklediğimiz davranışı modellemeye özen göstermeliyiz. Çocukta istemediğimiz bir davranış görüyorsak dönüp kendimize de bakmamız lazım, çünkü belki bizde de aynısı var. Unutmayalım ki taklitleri her zaman orijinalinden abartılıdır. Belki ben bağırarak konuşuyorum ve çocuğum beni taklit ettiği için çığlık çığlığa konuşan bir çocuk… İkinci önerim; ‘evet’ ve ‘hayır’lar çok önemli. Ağzımızdan ne çıkıyorsa, çocuğa ne söz veriyorsak, ona sadık kalmamız gerekiyor. Bazen insan kızdığında ‘bu olmayacak’ diye ağzından çıkıveriyor. Ağızdan çıkan söz senettir diye düşünmek ve ona sadık kalmak gerekli. Eğer kızgınlıkla “Hafta sonu arkadaşının doğum gününe gidemeyeceksin” dediyseniz, o doğum gününe götürmemelisiniz.