Çocukluk periyodu, bireyin kişilik ve davranışlarını belirleyen en değerli faktörlerden biri. 3 yaş kümesindeki çocuklar, cinsel kimliklerinin farkına varmaya başlarken, bu devirde anne-babayı daha sık taklit ediyor. Çocuklarını süsleyerek toplumsal medyada sıkça paylaşan ailelere dikkat çeken Klinik Psikolog Aynur Sayım, çocukluk periyodunda fizikî özelliği ön plana çıkarılan çocukların ileride yeteneklerini keşfedemediğini belirterek, toplumsal medya tesiri ile ergenlik yaşının 8’e kadar düştüğünü vurguladı.
Klinik Psikolog Aynur Sayım, toplumsal medyanın aile ve çocuklar üzerindeki tesirlerine dikkat çekti.
Annenin verdiği bildiriler çok önemli
“Çocuk gelişiminde kimi devirler vardır. En değerlisi, anneye muhtaçlık duyulan ve inanç münasebeti içermesi gereken periyotlardır. Bilhassa 3 yaş kümesindeki çocuklar artık cinsel kimliklerinin farkına varıyor ve taklit etmeler yoğunlaşıyor” diyen Aynur Sayım, kelamlarına şöyle devam ediyor:
“Kız çocukları o devirlerde anneyi model görüyor. Annenin verdiği bildiriler çok kıymetli. Kız çocuklarının bu periyotta bilhassa feminen davranışları modelleme gereksinimi var; bu alışılmış ki bu doğal bir şey.
Kız-erkek kimliklerinin yerleşmesi açısından çocukların hem kendi cinsi hem karşı cinsle irtibat kurması, çocuğun gelişimi açısından çok değerli. Hepimiz bu periyodu yaşadık taklit davranışlarımız oldu. Ben de annemin topuklu ayakkabılarını giyiyordum, makyaj materyallerini kullanma hevesim vardı. Fakat burada gelişimin doğal davranışlarıyla abartılı olan ve çocuğun gelişimine psikolojisine ziyan verecek davranışları ayırt etmek ve olaya iki istikametli bakabilmek değerlidir. Ama bu devirde çocuğun vücut gelişimiyle ilgili kişilik gelişiminde ön plana alınan bir öğe var. Yani bedensel imgede, güzel ve makyajlı görünmeye ve fizikî özelliklere dikkat çeken bir durum var ve bu açıdan tehlikeli” biçiminde konuştu.
Fiziksel özelliğine dikkat çekilen çocuk, yeteneklerini keşfedemiyor!
Klinik Psikolog Aynur Sayım, “Son yıllarda biliyoruz ki çocuklarını toplumsal medyada çok paylaşan ebeveynler var. Bebeklerini bile giydirip süsleyip makyaj yapıp fotoğraflarını çekip, toplumsal medyada paylaşan aileler var” diyerek, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Bu aslında ailenin kişilik sorunu ve toplumsal medyadan ilgi gereksinimiyle ilgili bir durum. Çocuklukta fizikî özelliğe çok dikkat çekince ileride de çocuk yeteneklerini keşfedemiyor kişilik özellikleriyle çok fazla öne çıkamıyor. Zira verilen ileti daha çok ön planda fizikî imajın olması oluyor. Bizim yapmamız gereken ona çok farklı uyaranlar sunup toplumsallaşma, lisan gelişimi üzere özelliklerini geliştirmeye yönelik öğeler sunmaktır.
Çocuğunuzun dış görünüşünü eleştirmeyin!
Aileler çocuklardan sorumlu birincil bireylerdir. Ailenin en kıymetli misyonlarından biri sınırlamaları yeterli koyabilmektir. Çocuğun evcilikte anneyi taklit etmesi doğal bir kesimdir. Lakin bu kadar fazla öne çıkartılmasını eleştiriyoruz. Mesela anne daima, fizikî problemlerinden bahsediyorsa ve beden algısı negatifse çocukta da bu algı yerleşir. Çocuğun da öteki bir davranışta bulunmasını bekleyemeyiz. Çocuk da bedenine çok odaklı kişi oluyor. Birtakım ebeveynlerde çocuğun vücuduyla ilgili çok olumlu ya da olumsuz tenkitler yapabiliyorlar. Bu çok yapılınca çocuk da buna odaklanıyor ve bu sakıncalıdır. Yemek yeme sorunları, depresif durum, telaş bozukluğu ahenk sorunları de ortaya çıkabilir. Bilhassa de ergenlik devirlerinde sorun olur.”
Ergenlik yaşı 8’e düştü!
Klinik Psikolog Aynur Sayım, kelamlarını şöyle tamamladı:
“Çocuklara her şey artık tanıtım görüntüleri sayesinde çok cazip bir biçimde sunuluyor. Çocuk da bunlara sahip olmak istiyor. Kendisi de görüntüler çekmek, ‘youtuber’ olmak istiyor. Çocuk özendiriliyor zira. Bu günümüzde çok artmış olan bir durum ve ergenlik yaşı 8 yaşa kadar düştü. Gelişimin sıkı takip edilmesi gerekiyor. Hormonal bir boyutu olsa da birtakım uyaranların da tesiri gündemde. Bu nedenle denetim yeniden ailededir. Hudutlar âlâ konulursa, yanlışsız model görürse, yeterli yetişirse tüm bunlara mahzur olabilmeyi, az etkilenmeyi öğrenir.Dış tesirleri değiştiremiyoruz bu yüzden biz kendi içimizde önlem almalıyız.”
