Yazı: Neslihan Böle Arslan
Hamile kaldığınızı öğrendiğiniz anı hatırlayın. Nasıl da karışık duygular yaşamıştınız. Bir yandan içiniz kıpır kıpır, diğer yandan “Şimdi ne olacak?” endişeleri… Hamileliğin ilk aylarında dışarıdan anlaşılmadığı için “Acaba karnıma biri çarpar mı?” korkusunu yaşamayan kadın yoktur. Ya da “Bebeğimi sağlıklı bir şekilde doğurabilecek miyim?” demeyen… Bunun için yediğimizden içtiğimize, uykumuzdan psikolojimize kadar her şeye dikkat ederiz. Sonra estetik kaygılarımız geliyor. Bir gün aynanın karşısından geçerken kendinize bakakalırsınız ve büyüyen burnunuz böyle kalırsa ne yapacağınızı düşünürsünüz. Başka bir gün kilolarınız ya da yüzünüzdeki lekeler gözünüze batar. Liste böyle uzayıp gider… En nihayetinde endişelenmek anneliğin doğasında var ama dozunu iyi ayarlamak gerekiyor. Endişeleri çok da kafanıza takmayarak mutlu bir hamilelik dönemi geçirebilirsiniz. Hamilelikte en sık karşılaşılan endişeleri ve çözüm yollarını sizin için derledik.
Karnımda zarar görür mü? Anne adaylarının en büyük korkularından biri, kulağa biraz komik gelse de uyurken karınlarındaki bebeği ezecekleri endişesi… Oysa bebeğiniz en güvenli yerde, karnınızda yaşıyor. Bebeğiniz ana rahmine düştüğü andan itibaren, karnınızın içi bebeğinize bir zarar gelmeyecek şekilde hazırlanıyor. Yine de içiniz rahat olsun çünkü uzmanların söylediğine göre hamileliğin erken dönemlerinde karnınızın üzerine yatmak bebeğe zarar vermiyor. Ne zaman ki karnınız büyümeye başlıyor, o zaman da üzerine yatmak sizin açınızdan pek konforlu olmayacağından başınıza böyle bir şey gelmesimümkün görünmüyor.
Yediklerim bebeğime zarar verir mi?
Hamile kaldığımızı öğrendiğimiz andan itibaren en çok dikkat ettiğimiz konuların başında beslenme şeklimiz gelir. Midemize giren şeylere eskisinden daha çok dikkat kesiliriz. “Acaba ne yersem bebeğime iyi gelir, ne yersem zarar veririm?” düşüncesiyle hareket etmeye başlarız. Ancak bunu takıntı haline getirmek, herkesin söylediğine kulak vermek çok sağlıklı değil. Bir şey yerken önce internete bakıyorsanız, her “İsviçreli bilim insanının yaptığı araştırmaya göre…” diye başlayan habere inanıyorsanız işiniz zor. Burada önemli olan, yediğiniz ve yemediğiniz şeylerle ilgili fazla stres yapmamak. Yasaklı listemizdeki çiğ yiyeceklerden, pastörize ve hijyenik olmayan bütün besinlerden uzak durun. Başka ne yapmanız gerektiği konusunda doktorunuz daha sağlıklı bilgi verecektir.
Düşük yapar mıyım?
Her anne adayının aklından geçen bu endişe, düşük yapan anne adaylarında daha şiddetli görülüyor. Düşük genellikle hamileliğin ilk günlerinde gerçekleştiğinden çoğu anne hamile kaldığını bilmediği için bunu anlayamıyor. 20’nci haftaya kadar görülebilen düşük riski, hamileliğin ilk trimester’ı olan 12 haftadan sonra giderek azalıyor. Yani bu süreyi atlattığınızda derin bir nefes alabilirsiniz. Düşük, her anne adayının başına gelebilecek bir olasılık yalnız bunu yaşayan kadınların kendisini suçlu hissetmemesi önemli. “Ben taşıyamadım” diye kendinizi suçlamak yerine düşüğü, doğanın ters giden bir şeye erken müdahalesi olarak düşünebilirsiniz. Aşırı sigara ve alkol kullanmadığınız sürece düşüğe doğrudan siz neden olmazsınız.
Bebeğim normal olacak mı?
Bebeğinizin ultrason görüntülerini şöyle bir gözünüzün önüne getirin. Bazıları nasıl da korkutucu görünüyor değil mi? İnsan bir şeylerin ters gittiğinden korkuyor. Neyse ki artık son hafta çekilen ultrason görüntüleri, bir de renkliyse içinizi oldukça rahatlatıyor. Günümüzde yapılabilen detaylı incelemeler bebeğin gelişimiyle ilgili bize önemli ipuçları veriyor. O yüzden derin bir nefes alın; doktor kontrollerinizi ve hamilelikte yapılması gereken testleri aksatmayın. Ayrıca doktorunuzun önerdiği vitamin ve mineralleri de düzenli kullanmanız gerekiyor.
Ya erken doğurursam?
Türkiye’de doğumların yüzde 8-9’u erken gerçekleşiyor. Bir bebek anne karnında 36 haftasını doldurmadan dünyaya geliyorsa bu erken doğum, bu süreçte dünyaya gelen bebeğe de prematüre deniyor. Daha önce erken doğum yapan, çoklu gebelik yaşayan, rahminde şekil bozuklukları olan anne adayları, erken doğum açısından daha riskli olarak değerlendiriliyor. Eğer erken doğum açısından bir risk taşıyorsanız, zaten doktorunuz sizi bu konuda bilgilendireceği için endişelenmeyin. Yalnız doktorunuza kolay ulaşabilmeniz ve düzenli görüşebilmeniz önem taşıyor. Hatta riskli anne adaylarının doktoruyla daha sık görüşmesi gerekebiliyor.
Hamilelik kilolarını veremezsem…
Hamilelikte bebekle birlikte iştahınız da artacağından kilolar birer birer gelir. Her kadın birbirinden farklı olduğuna göre, alacağı kilo da birbirinden farklı olur. Kimi az kilo alır, kimi de çok… Doğumdan sonra “Bu kiloları nasıl vereceğim?” diye bunalıma girmeyin. Dürüst olmak gerekirse; doğumdan sonra bir süre daha eskisi gibi görünemeyeceksiniz. Bunun için zamana ihtiyacınız var. Kiloları bir günde almadınız, bu dokuz ay boyunca devam etti değil mi? Öyleyse kilo vermeniz daha kısa sürmeyecek. Ayrıca her kadın farklı hızlarda kilo kaybeder. Siz diğer annelere bakıp kendinizle kıyaslamayın.
Cildim eski haline dönecek mi?
Hamilelikte görülen cilt değişimleri de anne adaylarının estetik kaygılarından biri. Kimi vücudundaki şişliklerden kimi de yüzündeki lekelerden şikayet ediyor. Aynanın karşısına geçtiğinizde şiş bir burunla, yüzünüzde kahverengi lekeler ya da sivilcelerle karşılaşmak pek hoş olmasa gerek. Neyse ki çoğu geçici… Ciltteki bu farklılaşmanın sorumlusu hormonal değişiklikler, kilo alımı ve vücudun su tutması… Doğumdan sonra vücudunuz kendini toparlayacağından ciltteki bu problemlerinizden kurtulabilirsiniz. Yalnızca genişleyen karın, kalça ya da memelerde oluşan çatlakların bir çözümü olmadığından hamileliğiniz boyunca çatlak önleyici kremler ya da badem yağı kullanabilirsiniz.
Doğum çok sancılı olur mu?
Hamileliğin sonuna doğru yaklaştıkça bazı anne adaylarını ‘doğum korkusu’ sarıyor. Özellikle normal doğumla ilgili olumsuz yorumları duyan ve okuyan anne adayları sezaryene yönelebiliyor. Hamilelik döneminde böyle yorum yapanlardan, internetteki zor doğum hikayelerinden ve doğum videolarından uzak durun! Sizi destekleyecek insanlarla görüşün, kendinizi normal yolla doğuma hazırlayın. Bunun için kitaplardan ya da doğuma hazırlık kurslarından destek alabilirsiniz. Ayrıca güvenebileceğiniz bir doktorunuzun olması çok önemli. Normal doğum yapamayacağınız riskli durumlarda nedenini açıklayarak sizi sezaryene yönlendirilebilir.
Bebeğime bakabilir miyim?
İlk çocuğunuzu bekliyorsanız, ona nasıl bakacağınız konusunda endişe duymanız normal. Yenidoğan bir bebekle eve geldiğinde ne yapacağını bilemeyen pek çok anne-baba var. Eğer aile büyükleri size bebeğinizin bakımında yardımcı olacaksa çok şanslısınız. Ancak her anne-baba bu şansa sahip değil. O halde bebek bakımında eşler birbirine destek olarak iş bölümü yapmalı. Hamilelikte okunacak kitaplar, eşinizle katılacağınız doğuma hazırlık kursları bebekle baş başa kaldığınız ilk günlerde size çok yardımcı olur. Ayrıca kendinize güvenin, kimse anne-baba olarak dünyaya gelmiyor!
Seks hayatımız eskisi gibi olmazsa…
Bir bebek dünyaya getirdikten sonra, bir an önce normal hayata dönmek isteyeceksiniz. Hiçbir şey eskisi gibi olmasa da artık içinde bebeğinizin de olduğu yeni bir düzen oluşturabilirsiniz. Normal hayata dönüş sürecinde merak edilen konulardan biri de seks hayatının ne zaman başlayacağıdır. Uzmanlar fiziksel olarak doğumdan 4-6 hafta sonra cinsel hayatınıza devam edebileceğinizi söylese de bu biraz size bağlı. Hormonların etkisiyle ve emzirmeye çalışırken, en son aklınıza gelen şey cinsellik olabilir. Ayrıca eşiniz de bu süreçte cinsel isteksizlik duyabilir. Muhtemelen, doğumdan sonraki ilk birkaç hafta uyumaktan başka bir şey istemeyeceksiniz. Belli bir zaman sonra da eşlerin karşılıklı anlayışıyla her şey düzene girecektir.