PSİKOLOGLAR NE DİYOR?
Anne-babalar genellikle çocuklarının yemek miktarından tatmin olmuyorlar ve çocuk yiyor bile olsa yeterince yemediğini düşünüyorlar. Nuh’un Gemisi Çocuk Terapi ve Aile Danışmanlığı Merkezi Çocuk Gelişimi Uzmanı ve Psikolojik Danışman Rehber Ayşim İncesulu bunun nedenini şöyle açıklıyor; “Bizim neredeyse genlerimize işlemiş bir inancımız var; şişman çocuk sağlıklıdır. Bu anlamda kilo alsın bakış açısıyla annelerin aşırı besleme, ara öğünleri abartma ya da sağlıklı olmayan ama kilo aldıran besinlere kayması söz konusu olabiliyor. Ancak obezite riski artık Türkiye için de geçerli. Kilo sorunu hep bebeklikten başlayan bozukluktan geliyor. Son zamanlarda genç annelerde medyanın da etkisiyle bir uyanış olsa da, bu çok dar bir kesimde söz konusu.”
İşbirliğine gidin
Çocuğun iştahı yoksa öncelikle beslenme rutinine, alışkanlıklarına ve yemeyle ilgili aile içi tutumlara bakmak gerekiyor. Ayrıca duyusal bir hassasiyeti, alerjisi vb. var mı diye kontrol edilmeli. Bütün bunlardan sonra psikolojik yaklaşım sorgulanabiliyor. Ayşim İncesulu; “Eğer aile içi huzursuzluk, duygusal ya da fiziksel şiddet varsa; aşırı baskıcı ve uzayan yemek seansları, karşılıklı restleşme söz konusuysa, örneğin; ağızda lokmayı tutma, kusma gibi davranışlara karşı zorla yeniden yedirme, bağırma gibi tutumlar varsa iştahsızlık daha da derinleşen bir problem haline dönüşebilir. Hala emziriyorum, boğulur telaşıyla zamanında ek gıdalara geçemeyen ya da hep püre halinde beslenen çocuklarda dil, damak ve diğer çiğneme kasları, diş ve damakların gelişimine ket vurulmaktadır. Yemek yemek yorucu ve zevksizse ve çekişmeyle gidiyorsa hem çocuk hem de anne için psikolojik olarak zararlı bir ortam söz konusu olur. Aileye yeni bir bebek gelmesi, ani taşınmalar, şehir değişiklikleri, okulda akademik ve sosyal olarak başarısız hissetme de çocuğun bünyesinde kendini iştahsızlıkla ifade ediyor olabilir. Böyle durumlarda mutlaka bir uzmanla görüşüp sıkı bir işbirliğine gidilmesi gerekir” diyor.
Ceza ters tepiyor
Ceza ve sertliğin hiçbir sonuç vermeyeceği gibi sorunu da daha derinleştirebileceği uyarısında bulunan İncesulu, “Çocuğu az ve sık beslemek de eğer bir sağlık sorunu yoksa çözüm değil, tam tersine problem yaratabilir. Acıktığını hissetmesi için dört saatte bir değişik besinler vermek ve üç ana yemek yeterlidir. Arada meyve, süt vb. verilse de yemek saatlerine yakın verilmemeli. Çocuk kesinlikle sofraya, mama sandalyesi ya da yaşına göre normal sandalyeye oturarak aileye dahil edilmeli, yiyecekleri önüne konulup arada destekleyerek yemesine izin verilmeli” diyor ve ekliyor: “Bebekler ve çocuklar da yetişkinler gibi doğar, büyür, acıkınca yemek yer, uykusu gelince de uyur. İlk üç aydaki dış dünyaya uyum periyodundan sonra bu düzen doğal olarak oturmaya başlar. Burada kritik olan doğal davranmak, bebeğinizin biyolojik ritmini izleyerek bulmak ve ona saygı duymaktır.”
Yazı: Elif Girgin
Kabul, anne-baba olma hali biraz paranoyakça duygular da içeriyor. Aslında olmayan bir şeyi oldurtmaya bayılıyor da olabiliriz. Çocuk yese bile ‘yemiyor’, uyusa bile ‘uyumuyor’ olabiliyor bizim ölçütlerimizde. Hele konu yemek olunca asla tatmin olmuyoruz! Hep çocuğun yememesine odaklanıyoruz, ancak belki de farkında olmadan yaptığımız hatalarla çocukların yanlış beslenme alışkanlıkları kazanmasına neden oluyoruz ve bu sarmalın içinde sıkışıp kalıyoruz… Peki, ne yapacağız? Konuyu çocuk doktoru, diyetisyen ve psikolog üçgeninde ele aldık ve çocuğun gerçekten iştahsız olduğu nasıl anlaşılır, çocuklara doğru beslenme alışkanlığı nasıl kazandırılır, anne-baba tutumları çocukların ve dolayısıyla ailelerin psikolojisini nasıl etkiler öğrendik…
ÇOCUK DOKTORLARI NE DİYOR?
Çocuklarda iştahsızlığın pek çok nedeni olduğunu belirten Memorial Diyarbakır Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları bölümünden Doç. Dr. Mustafa Taşkesen, “Günlük pratikte karşılaşılan iştahsız çocukların çoğunda altta yatan ciddi bir problem yoktur. İştahsız çocukların önemli bir kısmında sebep beslenme hataları olsa da olguların yüzde 1-2’sinde ciddi iştahsızlık nedenleri bulunuyor. Başta süt olmak üzere; kolalı içecek, meyve suyu, çay, su gibi içeceklerin ve abur cubur olarak tarif edilen cips, çikolata, bisküvi gibi yiyeceklerin aşırı tüketimi çocuklarda sık rastlanan iştahsızlık nedeni. Öncelikle iştahsızlığın organik bir nedene, yani bir hastalığa bağlı olup olmadığı araştırılmalı. Organik nedenler az olmakla beraber bu nedenlerden bazıları geçici veya bazen önemli bir hastalık habercisi olabiliyor. Bu nedenler yaş gruplarına bağlı olarak değişebiliyor. Bebeklerde diş çıkarma, geçici viral üst solunum yolları enfeksiyonları, daha büyük çocuklarda boğaz, kulak enfeksiyonu, idrar yolu enfeksiyonları, demir, vitamin, çinko eksiklikleri ve mide bağırsak hastalıkları gibi… Bu durumlar daha çok geçici iştahsızlığa yol açarken, bazen daha ciddi kronik ve sistemik hastalıklar da olabilir” diyor.
Psikolojik mi, fizyolojik mi?
Öncelikle iştahsızlığın organik bir nedene bağlı olup olmadığının araştırılması gerekiyor. Çocuklarda iştahsızlık değerlendirilirken; detaylı bir öykü, büyüme gelişme göstergeleri, ayrıntılı fizik inceleme ve gerekirse laboratuvar ve radyolojik testlerden yararlanılıyor. Öykü alınırken annenin eğitim durumu, ailenin sosyokültürel özelliklerinin de dikkate alınması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Mustafa Taşkesen, “Büyümenin değerlendirilmesi çocuktaki iştahsızlığın derecesi ve önemi hakkında bilgi veriyor. Çoğu çocuk büyüme gelişmesi normal olmasına ve yemek yemesine rağmen, ailenin isteklerini karşılayamadığı için doktora götürülüyor” diyor ve ekliyor: “Öyküsünde yutma güçlüğü, yutma sırasında ağrı, ağlayarak emmeyi bırakma, yutma sırasında öksürük, boğulma olması, ishal, kabızlık, kusma, büyüme-gelişme geriliği, kilo kaybı, egzama ve davranış bozuklukları gibi şikayetleri olan çocuklar daha dikkatli değerlendirilmeli.”
İştah durumuna saygı gösterin
Ailelerin çocuklarının iştahları konusundaki kaygılarının saygı ile karşılanması gerektiğini söyleyen Taşkesen, “Ebeveynlere yapılan değerlendirme sonucunda bunun önemli bir nedeninin olup olmadığı anlatılmalı. Önemli bir neden yoksa da bu durum aileye uygun bir şekilde ifade edilmeli. Hiçbir zaman ebeveynlere evhamlı olduklarını ima eden sözler söylenmemeli” diyor.
Gerçekten iştahsızsa…
Gerçek iştahsızlık, çocuğun yeterli büyüme ve gelişmesi için alması gereken temel gıdaları bile değişik sebeplerden dolayı almaması durumu olarak ifade ediliyor. Gerçekten iştahsız olan çocuklarda en önemli kriter altta önemli bir hastalık olması. Bu çocuklarda yeme dürtüsü, yeme isteği azalıyor ve klinik belirtiler ortaya çıkıyor.
Karakterine göre besleniyor
İştahsızlık durumu çocuğun yaşına ve kişisel özelliklerine göre değişiklik gösterebiliyor. Örneğin normal kişilik yapısına sahip çocukların sofraya oturma alışkanlıkları oluyor ve daha düzenli yemek yiyorlar. Bu tip çocuklarda iştahsızlık pek olmuyor, olsa da ya bir hastalık durumu ya da beslenme hatalarının düşünülmesi gerekiyor. Hareketli ve yaramaz çocuklar ise oyunu yemeye tercih ediyor. Günde 1-2 kez çok iyi yiyorlar veya sık aralarla az miktarda besleniyorlar. İçine kapanık çocuklar sık ve az yemek yiyip, yiyecek konusunda oldukça hassas ve seçici davranıyorlar. Dikkat eksikliği olan çocuklar ise sessiz ve sakin ortamlarda yemeyi tercih ediyor. Yaşa göre ise daha çok çevre ile iletişimin başladığı 1-3 yaş arası çocuklarda iştahsızlık daha sık görülüyor.
İştahsızlık fizyolojikse…
Ebeveynlerden çocuklarının üç günlük beslenme öyküsü istenerek; besleme şekli, sunulan yiyecek ve içeceklerin yaşına uygun olup olmadığı, verilme zamanları ve miktarlarının belirlenmesi gerekiyor.
Ne çok serbest ne çok yasakçı
“Hiçbir şey yemiyor, bari midesine bir şeyler gitsin” diye çocuğun bisküvi, çikolata, şekerleme, fastfood gibi gıdalarla beslenmesine göz yumanlar da var, sağlıklı beslensin diye zararlı olduğu düşünülen her türlü gıdaya yasak koyanlar da! Aslında ikisi de yanlış… “Bu duruma göz yummak işimizi daha da zorlaştırır; önemli olan çocuğa yemek yemeyi keyifli bir iş olarak öğretmektir. Sofra alışkanlığı, beraber yemek yeme günümüzde giderek azalıyor. Ebeveynler bu konuda kendileri de dikkatli olmalı. Çocukların kendi odasında yemek yemeleri engellenmeli. Sağlıklı beslemek tabii ki önemli ama her türlü gıdaya yasak koymak da çok doğru bir yaklaşım değil” diyen Doç. Dr. Mustafa Taşkesen, kendi çocukluğunuzu düşünerek ve empati kurarak bazı şeylere sınırlı olmak kaydı ile izin verebileceğinizi söylüyor.
Beslenme hatalarını düzeltebilirsiniz
Doç. Dr. Taşkesen beslenme hatalarını düzeltebilmek için ailelere şu önerilerde bulunuyor:
• Bebeği kaşıkla tanıştırırken kaşığı öncelikle üst dudağın altına değdirin.
• Kendi yemek istediğinde özgür bırakın.
• Besleyen kişi ile bebek arasında uyum olması, besleyen kişinin sabırlı ve hoşgörülü olması çok önemli.
• Kendi istediğiniz kadar değil, bebeğin veya çocuğun yiyebileceği kadar küçük miktarlarda başlayın ve artırarak sunum yapın.
• Çocuğu sevmediği yiyecek için zorlamayın. Aynı yiyecek bir süre sonra tekrar denenebilir. Süt, kola, meyve suyu, çay gibi içeceklerin tüketim sıklığı ve miktarını belirleyip fazla tüketimi sınırlandırın.
• Yemek saatleri düzenli olmalı, sofra alışkanlığı mutlaka oluşturulmalı.
• Bebeklerin mama sandalyesinde oturtularak beslenmesi ve masanın kenarında aile ile beraber olması hem görsel hem de sosyal açıdan bebeği geliştirir.
• Elinizde tabakla arkasında dolaşmayın.
• Aralarda iştahını kesebilecek besinler ile ödül olarak şeker veya çikolata gibi tatlı besinler vermeyin. Bu konuda tutarlı olun.
• Az yemek yiyen çocuklar için öğünleri artırın ve öğünün içeriğini zenginleştirin.
• Yemeği tabakta sunun ve kendi yemesi için teşvik edin.
• Yemekleri gerekirse çocuğun ilgisini çekecek şekilde süsleyin.
• Çocuğa besinlerin yararlarını oyunlarla anlatın.
• Yemek sırasında çocuğun veya bebeğin dikkatini dağıtan reklam, telefon, tablet ve video kullanmayın.
• Kalabalık ortamda veya arkadaşları ile yemek yemesi çocuğu olumlu etkiler. Bu açıdan bazı çocuklarda kreş ve anaokulları iyi bir çözüm olabilir.
• Eksikliği saptanan vitamin ve mineralleri yerine koyun, gereksiz vitamin ve mineral desteğinden kaçının.
DİYETİSYENLER NE DİYOR?
Diyetisyen Aslıhan Küçük, kontrolün her zaman ailede olduğu bir davranış düzenlemesiyle, doğru alışkanlıkların kazandırılması için seçme şansının çocuklara verildiği bir beslenme planının ideal yöntem olduğunu söyleyerek, iştahsızlığın fizyolojik sebeplerinin temelinde, bir hastalık etkeni olmaksızın çocuğun gelişim süreci boyunca karşılaştığı adaptasyon sorunları yattığını ifade ediyor. Küçük, “Örneğin diş çıkarma atakları; en sık karşılaşılan nedendir. Bir başka fizyolojik etken ise bir yaşından sonra yavaşlayan büyüme ve gelişmeye bağlı olarak çocuğun beslenme gereksiniminin düşmesidir. Ayrıca besinlerdeki geçiş dönemleri çocukların en yoğun iştahsız olduğu fizyolojik evreleri oluşturur; sütten püreli gıdalara geçiş, yeni tatların denenmesi, bu yeni tat ve kıvama alışma sürecinde ciddi iştahsızlık görülebilir” diyor.
Çocuklardaki beslenme problemlerinin başlıca nedenlerinin; gece beslenmesi, zorlayıcı besleme uygulamaları ve öğün sürelerinin çok uzun tutulması olduğunu ifade eden Küçük, “‘Yemeğini bitirmezsen’ ya da ‘eğer tabağında bir şey bırakmazsan’ gibi tehditkar ya da karşılığında bir ödül sunan cümleler evde sıklıkla duyuluyorsa, çocuğunuzla aranızda yemek savaşı başlamış demektir. Doğru bir strateji izlemezseniz bu savaşı kazanan çocuğunuz, yorulan ve üzülen tarafsa siz olursunuz” uyarısında bulunuyor. Bu süreçte en çok dikkat edilmesi gerekenler; öğün sırasında anne ve çocuğun pozitif iletişimini arttırmak, aileyle masa başında yemek düzeni oluşturmak, öğünleri düzenlemek, meyve suyu, şekerli gıdalar ve atıştırmalıklar gibi hiçbir besinsel değeri olmayan gıdaları en aza indiren sağlıklı beslenme önerileri oluşturmak ve çocuğun besinlerini çeşitlendirmek…