Yazı: Elif Ergun Tunçer
Dişlerini fırçalamıyor!
Öncelikle ona, diş sağlığının ne kadar önemli olduğunu anlatın. Birlikte bu konuda yazılmış kitaplar okumak ikna edici olabilir. Diş hekiminiz de bu konuda size yardımcı olacaktır. Ne de olsa bazı çocuklar anne-babalarından çok doktorları dinliyor. Diş fırçalamayı farklı yöntemlerle rutin haline getiren anneler de var elbette…
Aslı E: “Üç yaşındaki kızımın tabletine diş fırçalama aplikasyonu yükledik. Önce oradaki çizgi karakterin dişlerini fırçaladı, sonra da kendi dişlerini fırçalaması konusunda ikna ettik.”
Ayşe F: “Pek çok markette bulabileceğiniz, minik kum saatli diş fırçası setlerinden aldım. Kızım Melis kumların akışını izlerken ben de onun dişlerini fırçalıyorum.”
Nuran Ö: “Üzerinde ışık yanıp sönen diş fırçası bizim imdadımıza yetişti. Işık, bir dakika boyunca yanıp sönüyor ve oğlum artık ne kadar süreyle diş fırçalaması gerektiğini biliyor.”
Oto koltuğuna oturmuyor!
Bu en sık yaşanan ancak asla taviz verilmemesi gereken bir konu. Öncelikle bunun bir güvenlik önlemi olduğunu çocuğunuza anlatın. “Anlıyorum, oturmak istemiyorsun ama güvenlik için bunu yapmamız şart” dedikten sonra “Kendin mi oturmak istersin, yoksa ben mi seni oturtayım?” diye alternatif sunun. “Biz arabaya her binişimizde yanına bir tüylü oyuncak koyup, ona da emniyet kemeri takarak çözüm bulabildik diyor” Emre’nin annesi Serap T. Bu önerinin yanı sıra, çocuğunuzun eline küçük oyuncaklar verebilir, yanınıza atıştırmalıklar alabilir, ‘yoldan geçen kırmızı araçları saymak’ gibi oyunlar türetebilirsiniz.
Birlikte alışverişe çıkmak kabus gibi…
“Anne olmadan önce alışveriş merkezinde ya da markette yere yatmış, tepinerek ağlayan bir çocuk gördüğümde önce çocuğa, sonra annesine bakar, durumu yadırgardım” diyor Reyhan Z. ve şunları ekliyor: “Anne olunca anladım ki durum hiç göründüğü gibi değil. Çalışan bir anne olduğum için onunla geçiremediğim zamanları küçük sürprizler yaparak telafi etmeye çalıştım. Tabii çoğu da oyuncaktı. Ancak bu işin sonu pek de beklediğim gibi olmadı. Pedagoğumuzdan aldığım yardımla durumu toparladık. Artık alışveriş merkezinde de markette de rahatız. Bunun için şu yöntemleri deneyebilirsiniz: Alışverişe çıkmadan önce birlikte liste yapın. Market alışverişinde size yardımcı olsun. Eğer kendi ihtiyacı olan bir şey varsa, onu da alıp kendi sepetine atsın. Evden çıkmadan önce maddi durumunuzu anlatın, istediği her şeyi alamayacağınızı açıkça belirtin. Ağlamasının da işe yaramayacağını baştan söyleyin. Eğer beğendiği bir şey olursa, bunu bir sonraki alışverişinde alacağınızı anlatın. Durum tahmin edebileceğiniz gibi ciddileşebilir, ağlama krizi başlayabilir. Ama asla geri atım atmayın. Sakin olmaya çalışın. Çevrenizdeki bakışlara aldırmayın. Biliyorum, biraz zor gibi görünse de ben uzun vadede bunu başardım, siz de başarabilirsiniz.”
Seyahate çıkmak bir dertti!
“Tek çocukla zordu ama iki çocukla seyahate çıkmak gerçekten çok zordu” diyor 38 yaşındaki Gamze H., “Özellikle uzun seyahatlerde arkada oturur, bir oğluma, bir kızıma bakmaktan yorgun düşerdim. Sonra giderek deneyim kazandım. Artık arabada oynayabilecekleri küçük oyuncaklar alıyorum. Küçük, silinebilir yazı tahtası çok işe yarıyor mesela. İkisinden de bana şarkı öğretmelerini istiyorum. Bu, büyük bir vakit alıyor zaten. Birkaç mola ve uyku saatleri de eklenince, seyahatler artık kabustan çıkıp, eğlenceli bir hale gelmeye başladı.”
Evde misafir istemiyor
Her çocuk eve gelen büyüklerini güleryüzle karşılamaz elbette. Torununu çok özleyen anneanne, babaanne ve dedeler buna çok alınır, üzülür. Yanaktan makas alma, el öptürme, kucağa alma, zorla öpmeye çalışma seanslarının sonu da ağlama kriziyle sonuçlanabilir. Ancak bu, acil çözülmesi gereken bir sorun değil. Öncelikle şunu belirtelim; çocuğunuzu kimseyi zorla öpmeye ikna etmeyin. Bu daha da ters tepebilir. Ayça M., bu sorunu nasıl çözdüğünü anlatıyor: “Dört yaşındaki oğlum eve gelen misafirleri, en yakınlarımız olsa bile, görür görmez odasına kaçıyordu. Onunla iletişim kurmak isteyen biri olduğunda da kriz çıkarıp ağlamaya başlıyordu. Önceleri bunun çok ayıp olduğunu ve saygısızlık ettiğini söylesem de ikna edemedim. Sonra üstüne gitmeyip, daha farklı bir yol izledim. İlk aşamada ‘Biliyor musun, bugün anneannen gelecek. Ona sarılıp öpmen gerekmiyor ama kapıda karşılayıp güleryüz göstermen yeterli’ diyerek sıcak bir karşılama konusunda ikna ettim. Birkaç kez bunu uyguladıktan sonra, önce hoş geldin deme, sonra sarılma, sonra da öpme aşamalarına geçtik. Biraz zaman aldı ama şimdi eve gelen misafirlerle bir sorun yaşamıyor”.
Aklınızda bulunsun
• Her gün 10 dakika da olsa onunla birlikte kitap okuyarak ya da oyun oynayarak ‘mutlu anlar’ yaratın.
• Negatif kelimelerden mümkün olduğu kadar uzak durun. Örneğin “Hayır” yerine “Biraz bekler misin, yemekten sonra alabilirsin” gibi cümleler tercih edin.
• Sinirlendiği zaman onu anladığınızı söyleyin.
• Kriz zamanlarında bağırmak ya da ceza vermek yerine daha sakin bir ses tonu kullanmaya çalışın. Sizden örnek alıp o da sakinleşmeye çalışacaktır.
• Ağlama krizi geçirdiğinde eğer mümkünse onu bulunduğu yerden alıp başka bir odaya götürün. Burada dikkati dağılabilir, odağı değişebilir. Böylece onu ikna etmeniz kolaylaşabilir.
• Ona örnek olun, siz de alışverişe çıktığınızda ihtiyacınız olmayan şeyleri onun yanında almayın.
• Sakin olun; büyüdüğünde geçecek, unutmayın!