Yazı: Yaprak Çetinkaya
Kuantum Koç ve eğitmen Ebru Demirhan, ikinci kitabı ‘Yaşamın Gizli Sözleşmesi’nde bu hayatta “Neden?” diye sorduğumuz soruların yanıtlarının dünyaya gelmeden önce yaptığımız ruhsal kontratlarda gizli olduğunu anlatıyor. Demirhan’ın bu teorisi doğruysa çocuklarımızla da aramızda kontrat var, anne-babamızla da… Bebeğinizin gözlerinin içine bakarken ona, “İyi ki beni seçtin” diyorsunuz değil mi? Bu seçimin altındaki detayları bilmek ve kendi geleceğinizi hem de onunkini aydınlatmak için bu röportajı okumayı seçebilirsiniz.
Yeni kitabınızda hayatımızdaki her insan ile bilinçli olarak bilmediğimiz kontratlarımız oluğunu anlatıyorsunuz. Ruhsal kontrat ne demek?
Ruhsal kontrat, dünyaya gelmeden önce ruhsal alanda yaptığımız anlaşmalar toplamıdır. Hayat amaçlarımızı gerçekleştirirken ailemiz dahil birçok kişinin amaçlarına ulaşmasını da destekleriz. Yaşam, alışverişler bütünüdür; alışverişin ise sayısız şekli vardır. Yaşamdaki akışın ritmini ruhsal kontratlarımız belirler. Kan bağı olan kişiler ile yapılan kontratlarımız birincildir. İçeriği değiştirilebilir fakat bitirilemez. Geçici ve süreli kontratlar da yaparız. İş arkadaşları, sürekli alışveriş yaptığımız kişiler, dostlar, belki eşler, komşular vb. ile yapılan kontratlardır. Anlık kontratlar ise trafikte, markette, sinemada anlık karşılaştığımız kişileri ve öğretileri kapsar. Kontratlar ilişkinin dayanağı olan öğretiye yönelik tüm konuları, eylemleri, söz kalıplarını dahi içerir.
Böyle kontratlarımız varsa burada en önemli kişiler anne ve babalarımız mı?
Kontratlar için kan bağı önceliklidir. Fakat öyle kontratlar var ki örneğin doğum yaptıran doktor ya da ebe daha öncelikli olabiliyor. Yine de genel olarak aile kontratı yaşamın akışında belirleyicidir. Anne ile kontrat ise tüm kontratlar içinde daha önceliklidir. Rahimde geçen dönem ve kordon bağından dolayı beden paylaşımı söz konusundan anne ile kontrat ilk sırada yer alıyor. Ardından anlaşmalar baba ile devam ediyor. Anne ve baba ile yapılan kontratlar, “Senden …..’yı öğrenirken sana …….’yı öğreteceğim” şeklinde maddeler ve alt başlıklar içerir. Tüm bunların ana dayanağı ise hayat amacımızdır.
Hayat amacı ne demek?
Hayat amacımız dünyada hangi yolu, nasıl izleyeceğimizi ifade eden bilgidir. Ruhun tek besin kaynağı duygu olduğu için hayat amacını şekillendiren de duygudur. Örneğin, bilgiyi ifade edemeyerek ifade etmeyi öğrenmek, kontrol ederek esnemeyi öğrenmek, fırsatları kaçırarak yakalamayı ve kazanmayı öğrenmek gibi…
Kardeşlerimizle de kontrat yapar mıyız?
Kardeşler de ana kontrat listesindedir. Anne ve/veya babadan olan tüm kardeşler de listeye dahildir. Kardeş olmanın temeli ise yine hayat amacı olmakla ‘birlikte birbirimizi hayata hazırlayan’ olmaktır. Her kardeşin anne-babayla ve diğerleriyle öğrenim bağı dolayısıyla kontratı farklı olabilir. Bir kardeş sevgiyi ifade etmeyi öğrenmek için aileye katıldı ise anne ve babayla anlaşması, örneğin bilginin gücünü görmek için aileye katılan diğer kardeşten farklı olacaktır. Aile dünya hayatında olduğu gibi ruhsal amacımız için de bir birliktir. Ailenin var olması, amaçlarımızı gerçekleştirmek için birbirimize kalıcı destek verme ve birlikte olgunlaşmaktır.
Bu kontratların içeriği negatif veya pozitif midir? Kontrat örnekleri verebilir misiniz?
Kontratların içeriği “öğrenmek ve öğretmek” üzere düzenlenir. Ruhsal bakışta pozitif ve negatif yerine “deneyim” tanımı vardır. Deneyim seçeriz fakat bu seçim dünya aklımız ile pozitif veya negatif yaşantıya dönüşebilir. Ruhlar hayat amacını belirleyip aile seçimi yaptıktan sonra Yaradan’a, “Bu amacı şu ailede ve yaşantıda gerçekleştirmeye gidiyorum. Amacımı gerçekleştirip gelmeye söz veriyorum” diyerek süreci başlatır. Dünya yaşamında 70 yılın karşılığı ruhsal bakışla 8,6 saniyeye denk geliyor. Ruh amacını gerçekleştirmek için ‘zengin, ırkçı, engelli, zeki, üretken, tüketici’ gibi milyonlarca rolden birçoğunu seçebilir. Hırslı, başarı odaklı ve kazanmayı seven bir kişi aynı zamanda ilişkilerden yoksunluğu da seçebilir. Bu bakışla seçimlerimizi pozitif ya da negatif diye adlandırmak zor olabilir.
Anne-babalar olarak çocuklarımızın ve bizim iyiliğimiz için neleri fark etmeliyiz?
Annelik ve babalık oldukça hassas meslekler… İyi anne-baba olmak tanımı insan sayısı kadar farklı. Anne ve baba olmaktan önce insan olarak kendimizi iyi tanımanın önemine vurgu yapmak istiyorum. Kendimizde neleri değiştirmemiz, olgunlaştırmamız ya da azaltmamız gerekiyor? Çocuklar DNA’mızın ve varlığımızın devamıdır. Elbette kendilikleri ile birçok farklılık getiriyorlar. Yine de getirdikleri her ne varsa onlara verdiklerimizle birleşiyor. Bu nedenle kendimizde yapacağımız her değişim çocuklarımızda da yansıma bulacak, yaşama verim katacaktır. Kendini iyi tanıyan bir ebeveyn, çocuğunu da iyi tanımaya yönelir. “Onun ihtiyacı ne? Ne olsa onun için daha iyi olur?” gibi soruların cevaplarını anlamlı bir şekilde analiz edecektir. Çocuklarda kızdığımız sözlerin, davranış ve tutumların ne kadarı ile bağımız olduğunu anlamak da önemli bir yol haritası verir. Örneğin dağınık bir çocuğa kızarken kendimizi bir bütün olarak düşünelim. Düşüncemiz, duygumuz, hareketlerimiz ne kadar dağınık acaba? Çocuklar ebeveynlerini yansıtır. Bu gerçeği sürekli hatırlamakta fayda var. Diğer önemli nokta ise çözümlerde yaratıcılığımızı ne kadar kullandığımız konusu! Her akşam diş fırçalama konusuna aynı cümle ve ses tonu ile başlıyor ve bunu yıllarca sürdürüyorsak bir problem var demektir. Ebeveyn çözüm bulan ve bulduğu çözümlerle çocuğunun yaşam algısına ışık tutandır. Einstein, “Her gün aynı şeyi yaparak farklı sonuçlar beklemeyin” demiş. Ne de güzel demiş. Çocuğunuz ile iletişime geçmenin yeni yöntemlerini bulun derim. O ses tonu ve cümleler olması gerekeni sağlamıyorsa farklı bir şeye ihtiyaç var demektir.
Anneler bazen bebeklerini doğumdan önce kaybediyorlar. Bu da bir kontrat konusu mudur? Neler olabilir içeriğinde?
Kontrat olmadan hamilelik olmaz. Birkaç saatlik ya da bir günlük dünya hayatı dahi kontratsız gerçekleşemez. Doğmayan bebeklerin de kontratları vardır. Üstelik ailede kendinden önce olan herkes onun kontratına dahil olduğu gibi kendinden sonraki tüm aile bireylerinin kontratında payı olacaktır. Düşükle hayattan ayrılan bebeklerin ruhunun seçimi yaşama doğmamaktır. Milyonlarca sebebi olabilir, olay bazında değerlendirmek gerekir. Kürtaj ile hayattan ayrılan bebekler yaşam haklarına müdahale aldıkları için ruhsal olarak huzurlu olamayabilir. Ölü doğan ya da doğup ölen tüm bebeklerin kontrat akışlarını aile bazında değerlendirmek gerekiyor.
Kürtajla, düşükle ya da ölü doğumla kaybettiğimiz bebeklerimizle bağımız devam eder mi? Etmeliyse nasıl bir bağ olmalı, ne yapmalı?
Hayatta olmayan tüm bebeklerin ruhları ile ailedeki herkesin bağı devam eder. Bu bağ bazen sıcak ve tamamlayıcı bir ilişki iken bazen de huzursuz bir sürece dönüşebiliyor. Burada ruhların gelip rahatsız ettiği anlamını çıkarmayın lütfen. Ruhların değil, ruhsal enerjilerin kendini hatırlatma ihtiyacı olabiliyor. Huzursuzluk veren de bu olabilir. Düşük ya da kürtajla hayattan ayrılan çocukların bir mezarı olmaz. Hayatta olan ve olmayan tüm çocukların varlıklarının ve yerlerinin onurlandırılması gerekir. Özellikle de hayatta olmayan çocukların anılmaları, dua almaları, huzura uğurlanmaları çok önemlidir. Bu uğurlama tüm aileyi, hayatta olmayan bebeklerin ruhlarını ve gelecek nesilleri rahatlatacaktır.
Bebek sahibi olmakta zorlanan danışanlarınızda hangi benzer konuları görüyorsunuz?
“Bebek sahibi olmak” ifadesinin durumu tanımladığını düşünmüyorum. Bebek sahibi olamayız, bebeklere aracı olur, öğrenirken öğretir, öğretirken öğreniriz. Aileyi genişletmek, yeni canlara aracı olmak, ebeveyn olmak şeklinde ifade edebiliriz. Kişiler ebeveyn olmakta, hamileliğin gerçekleşmesinde sorun yaşıyorsa durumun bilinçaltı kayıtlarından etkilenen bir tarafı olup olmadığına bakarız. Ayrıca “Atalardan gelen bir yük var mı?” sorusunun cevabı çok önemli. Bunun gibi soruların cevaplarına ulaşarak süreci düzenleyebiliriz. Elbette tıbbi olarak bir sorun var ise bizler bilinçaltı tarafında ilerlerken doktorlarla birlikte tedavi süreci de devam etmeli.
Bu anlattıklarınızı gerçekçi bulmayan, ruhsal kontratlara inanmayanlar olabilir. Onlar bu röportajdan ne alabilir?
Uzun zamandır yaptığım çalışmalarda defalarca bilginin doğruluğunu gördüğüm için kontrat bilgisini kitabımda cesaretle paylaştım. Bilginin doğruluğuna inanmakla birlikte inanmayı okuyucunun kalbine bırakıyorum. Anlattıklarım 10 yılı aşkın zamandır yaptığım çalışmaların sonucunda ortaya çıkan bilgiler… Ruhsal bilgi olduğu için kanıtlamak oldukça zor. Bu bilgileri bir teori olarak kabul edin. Kendi anne- babanız ile ilişkilerinizi düşünün, rastgele olmadığını, büyük bir planın parçası olduğunu düşünün. Çocuklarınız da rastgele sizin ailenize katılmadı. Her şeyin bir anlamı var. Sizin varlığınız gibi çocuklarınızın varlığı da anlamlı. İçine doğduğunuz ailenin denklemini anlayabilseydiniz bugün her şey daha kolay ya da anlaşılır olabilir miydi? Çocuklarınızla olan ilişkiyi bir de bu gözle değerlendirip birçok konunun soruna dönüşmesini engelleyebilirsiniz.
Anne-Babanın hayattaki rolü
Ebru Demirhan, anne ve babaların çocukların hayatındaki hangi alanları simgelediğini şöyle anlattı:
“Anne ile aramızdaki kontrat yaşamda 16 konunun akışını da belirler: Sevgi, merhamet, para, yaşam enerjisi, geçmiş, almak, depresyon, ben (kendim), yin (evrensel dişi enerji), benim dişil enerjim, Yaradan’la ilişki, ay, var olmak, beslenmek, erkek için partner, bedenin sol tarafı.
Baba ile aramızdaki kontrat da yaşamımızdaki 16 farklı konunun akışını belirler: Güven, güç, iş, meslek, gelecek, bağımlılık, vermek, otorite, yang (evrensel eril enerji), benim eril enerjim, ilerlemek, güneş, korunaklılık, sahiplik, kadınlar için partner, bedenin sağ tarafı.”
Ailede rol karmaşaları
Ailede rol karmaşası ne demek? Çocuklar üzerinde nasıl etkisi olur?
Rollerin doğru yerleşimi ve ifade edilmesi çok önemli. Anne anne olmalı, baba baba olmalı. Rolleri, hem çekirdek aile hem de büyük aile tarafında ele almalıyız. Herkese anne olmaya çalışan bir kadının kendi çocuğu ile arasındaki annelik ilişkisi eksilebilir. Bu çocuk, yetişkinlikte dahi olsa, hiç olmayan kardeşleri ile anneyi paylaşmak için savaş vermek zorunda kalabilir. Yerini doldurmayan bir baba rol olarak eksik kaldığından rolün tanımı sorunlu olabilir. Baba güven demektir. Babanın rolü eksik kalırsa güven de eksik kalabilir. Bu ise kaygılı, şüpheci, kendine ya da diğerlerine güvenemeyen bir kişiliğe sebep olabilir. Aynı zamanda bağımlılıklar da baba ile aradaki ilişkinin bir yansımasıdır. Güven ne kadar tamamlanırsa bağımlılık o kadar uzaklaşır.