Türkiye’de sezaryen oranları son 30 yılda yaklaşık on kata yakın artış gösterdi. 1988’de yüzde 5.7 iken 2010 yılı itibarıyla yüzde 45’in üzerine çıktı, 2017’ye gelindiğinde ise neredeyse yüzde 50’ye ulaştı. Peki sezaryen ile doğum neden artıyor ve bu doğum şekli bebeği nasıl etkiliyor? Peki, sezaryen mi normal doğum mu? İşte uzman yanıtları
Diyarlife Hastanesi Tüp Bebek Koordinatörü Doç. Dr. Hakan Çoksüer sezaryen sayısındaki artışı birkaç nedene bağlıyor: “Son yıllarda artışın nedeni ‘malpraktis’ dediğimiz tıpta yanlış veya hatalı uygulama davalarındaki artış. Doktorlar bu davaların sonucunda verilen yüksek tazminatlara maruz kalmamak için riske girmek istemiyor ve normal doğum yerine sezaryene yöneliyor. Obezitenin yaygınlaşması da sezaryene yatkınlık yaratan diğer bir neden.
Obez kadınların normal doğum yapması zor ve obeziteye bağlı tansiyon, diyabet gibi problemler sezaryene yönelimi arttırıyor. Anne adaylarının doğum ağrısı korkusu, ağrısız doğum uygulamasının yeterince yaygınlaştırılamaması, sezaryenle doğumun modernliğin bir simgesi olduğu inanışına ek olarak bazı anne adaylarının normal doğum yaparlarsa vajinal deformasyon ve cinsel problemler yaşayabileceklerini düşünmeleri yine sezaryeni arttırıyor.”
Doç. Dr. Çoksüer normal doğumun hem anne hem de bebek açısından ciddi avantajları olduğunu söylüyor. Çoksüer’e göre normal doğum yapan kadınlarda endorfin hormonları (mutluluk hormonu, bedenin doğal morfini) sayesinde anne ve bebek arasında oluşan bağlanmanın, tenin tene teması ile desteklendiğinde emzirmenin uzunluğunu ve kalitesini artıyor.
Medicana International İstanbul Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ali Metin Celep ise sezaryenin artış nedenlerini şöyle sıralıyor;
“Daha ileri yaşlarda hamile kalma ve daha az çocuk doğurma isteği, anne adaylarının ağrı eşiğinin kendi annelerine göre daha az olması, internette okudukları olumsuz yorumlar, vajinal doğumun komplikasyonları veya doğal sonuçlarının göze alınmaması, hekim üzerindeki medikolegal baskılar, birçok merkezde acil sezaryen olanaklarının tam olmaması gibi birçok sebep nedeniyle sezaryen oranları artıyor.” Op. Dr. Celep öncelikli hedefin sağlıklı anne ve sağlıklı bebek olması gerektiğini söylüyor ve ekliyor: “Eğer bebeğin gebelik haftası, kilosu, duruş şekli, plasentanın yeri, annenin kemik yapısı normalse, hipertansiyon, diyabet gibi hastalıkları yoksa, anne adayının psikolojisi vajinal doğuma hazırsa, doğumda olabilecek komplikasyonların bebeğe ve anneye etkisi anneye doğru şekilde anlatılmışsa, doğum yapılacak merkezin fiziki koşulları uygunsa, bebeği vajinal yolla dünyaya getirmek en mantıklısıdır.”
Memorial Ataşehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Serap Mollaoğlu ise şunları söylüyor:
“Bir hekim olarak olması gereken doğum şeklinin normal doğum olduğunu düşünüyor ve destekliyorum. Ancak normal doğum annenin psikolojik olarak yönetmesi ve üstesinden gelmesi gereken bir süreç. Gereken sabır ve çaba gösterildiği takdirde güzel sonuçlara ulaşılabilir. Doğum şekline karar vermek için 36-37’nci haftalarda annenin isteği doğrultusunda çatı muayenesi yapılıyor. Tıbbi gereklilik halinde sezaryen anne ve bebek için kurtarıcı ve olası riski azaltan bir seçenekse onu tercih etmekten kaçınılmamalı. Aksi takdirde komplikasyonlar ve anne-bebek hayatını tehlikeye sokacak sonuçlar doğabilir. Anne adayının test ve ultrason sonuçlarını göz önünde bulundurmak, anneyle ortak yol izlemek en sağlıklı doğum şekline karar verilmesini sağlar.”
NE ZAMAN KARAR VERİLMELİ?
Op. Dr. Ali Metin Celep’e göre bahsedilen şartlar sağlanamıyorsa yapılacak en doğru seçim primer sezaryen olabilir: “Primer sezaryen, planlı sezaryendir. Vajinal doğum yapılamayacağına karar verilmişse, anne ve bebek için en uygun zaman ve ortam kollanmalı. Şartlar sağlanamıyorsa ‘vajinal doğumu deneyelim, olmazsa sezaryen yaparız’ düşüncesiyle yapılan sezaryenler, oluşmuş ya da oluşmakta olan bir komplikasyonu engellemek için yapılan bir işlem haline gelir, bu durum sezaryen komplikasyonlarını arttırır.”
Doç. Dr. Çoksüer, “Sezaryen doğum ne zaman planlanmalı?” sorusuna şöyle yanıt veriyor: “Araştırmalara göre bebek anne karnında 39 haftayı tamamlamadan doğum gerçekleşmemeli. Çoğunlukla gebelik son adet tarihinden itibaren hesaplanır ve bebeğin ultrason görüntülerine de bakılarak 39’uncu haftada doğum hedeflenir. Ancak bu hafta öncesinde planlanan sezaryen, doğumda bebek açısından riskleri arttırır, anne açısından ise önce yapılan doğum risk teşkil etmez.”
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
Sezaryenden sonra bebeği neler bekler linki için TIKLAYINIZ