Oyun yerine temizlik
Titiz insanlar genellikle çok kuralcı ve baskıcı olabiliyorlar. Titiz anneler, çocuklarına sıklıkla hijyen kurallarını hatırlatıyor, düzenin bozulmaması için baskı yapıyor, çocuktan beklentilerini sürekli üst seviyelerde tutuyor ve katı kurallara sahip oluyorlar. Bu nedenle anne ile çocuk arasındaki ilişki sürekli çatışmalı geçebiliyor. Ayrıca annenin tek ilgi odağı temizlik ve çevre düzeni olup, zamanının önemli kısmını buna ayırdıysa çocuğuyla gerektiği gibi verimli vakit geçirmesi zorlaşıyor.
Tedavi edilebilir
Çocukluktan itibaren öğrenilerek kazanılan bu takıntılı davranışlar, uzman gözetiminde ilaç ve terapiyle ve hastanın aktif katılımıyla tedavi edilebiliyor. OKB’nin iki temel tedavisi bulunuyor. Çoğu zaman tedavi bu iki yöntemin birleşmesiyle devam ediyor. İlk olarak, psikiyatri uzmanlarının muayenesi sonucunda uygun gördükleri ilaç tedavisi etkili bir yöntem oluyor. Bunun haricinde kişinin mutlaka bir terapi sürecine başvurması gerekiyor. Psikanalitik yönelimli terapiler kişinin bilinç dışında yatan suçluluk duygusunu veya çelişkili durumu aydınlatmaya yönelik yapılıyor.
ÇOK YENİ BİR SENDROM
Poyraz, titiz ve düzene düşkün anneler tarafından yetiştirilen çocukların birtakım özelliklerini kapsayan duruma ‘Aşırı Steril Yaşam Sendromu’ denildiğini ancak bu sendromun literatürde yer almadığını belirterek, “Halk arasında kullanılan bir deyimdir, bir sendrom olarak biliniyor. Aşırı steril yaşam sendromu olan çocuklar her anla da dış dünyaya karşı savunmasızlar, bağışıklık kazanmadıkları için sıkça hastalanırlar, soyutlanarak yaşadıkları için insanlarla ilişki kurmakta zorlanırlar, sosyal ve profesyonel alanlarda güçlük çekerler” diyor.
Doğuştan titizler!
Bazı çocuklar ise anne ve babalarında titizlik hastalığı olmasa da 1-2 yaşından itibaren titizlik belirtileri gösterebiliyorlar. Örneğin toz görünce çığlık atma, ellerini sürekli yıkma isteği gibi. Funda Korkusuz Poyraz, titizlik hastalığının aslında ergenlikle ortaya çıktığını ancak çok erken yaşlarda da bu bozukluğa rastlanıldığını belirtiyor. Böyle bir durumda daha ciddi boyutlara gitmemesi için bir uzmana başvurulması öneriliyor. Bu konuda uzmanlar aile ile çalışıyor, anne ve baba ile görüşmeler düzenlenip çocuğun gelişimi ve yaşantısı ile ilgili net bilgiler alınıyor, tutumları hakkında bilgi veriliyor. Çocukla ise yaşına uygun oyunlar oynayarak kaygısının sebeplerinin ve davranışlarının kaynağı üzerinde çalışılıyor. Oyun terapileri ve bilişsel davranışçı terapiler çocuklarda da uygulanıyor.
Benimki hastalık mı?
“Bebeği koruma içgüdüsüyle kirli ortamlardan uzak tutmak bir titizlik belirtisi mi?” sorusuna Poyraz şöyle cevap veriyor: “Bu durumda hastalıktan bahsedebilmek için davranışların şiddetine bakılması gerekiyor. Günümüzde anne-babalar çocuklarının gelişimleri ile artık çok daha yakından ilgileniyorlar. Anneler bebeklerini aşırı bir korumacılıkla ve titizlikle büyüttüklerinde, gerekli olan yakın temaslardan da kaçınabiliyorlar, örneğin bebeklerini emzirmekten hoşlanmıyorlar veya emzirmeden önce bazı ritüellere başvuruyorlar. Emzirme esnasındaki o bedensel temas; annenin teninin dokusu ve kokusu, kalp ritmi, sıcaklığı bebeğin yatışmasına ve kendini güvende hissetmesine yarıyor. Ancak titizlik hastalığı anne ile bebek arasındaki o duygusal alışverişe ket vuruyor.”
Yazı: Nilgün Yıldız Konakcı
Neredeyse her yeni annenin endişesi; aman biri öpecek, aman biri elleyecek ve mikrop geçecek. Yenidoğan bebeklerin bağışıklık sistemleri düşünüldüğünde bu tepkiler normal kabul edilebilir. Ancak bu koruma güdüsü azalmak yerine giderek güçleniyorsa o zaman dikkat etmek gerekiyor. Uzman Klinik Psikolog ve Aile Danışmanı Funda Korkusuz Poyraz,“Temiz, düzenli veya titiz olmak sağlıklı yaşamın gereği olarak görülür ve toplumumuzca çok değerli sayılır ancak her ölçüye göre aşırı sayılan ve bir takıntıya dönüşen titizlik, hastalık boyutundadır. Eve gelen misafirin evi tertemiz görmesini isteriz, bu çok doğaldır ancak bunun için saatlerce veya bazen günlerce temizlik ve düzen için uğraş vermek, bu davranışı defalarca tekrarlamak bir sorun olduğunun işaretidir. Titizlikle aşırı uğraşmak kişinin yaşamının büyük bir kısmını kapsıyor ve kendisini veya çevresini huzursuz eden bir hal alıyor ise hastalık boyutundan bahsedebiliriz” diyor.
Nereye kadar titiz?
Titizlik hastalığı, aslında çok basit görünen bir uğraşın yavaş yavaş kişinin hayatını yönetmeye doğru gittiği bir durum. Toplumda her 100 kişiden ikisinde titizlik hastalığı görülüyor. Kişinin duyduğu bir kaygı, emin olamama durumu ve şüphecilik gibi hisler saplantı haline geliyor ve hastalığın ortaya çıkmasına sebep oluyor. Titizlik hastalığı olan kişiler sürekli tetikte oluyorlar, gözleri hep etrafı inceliyor, en küçük dağınıklık veya pürüz onları rahatsız ediyor. Bu hastalığın belirtileri kişilere göre farklı boyutlarda ve şiddetlerde görülebiliyor. Genellikle annelerde rastlanan durum ise, mikrop bulaşma korkusu, toz ve kirden iğrenme gibi sebeplerin derin bir temizliğe ve aşırı bir titizliğe yol açması oluyor. Anne, zamanının büyük bir kısmını temizlikle uğraşmakla geçiriyor, kirli olmasalar bile ellerini defalarca yıkayabiliyor, cildi tahriş olana dek ovabiliyor, evi köşe bucak temizleyebiliyor hatta çocuğu okuldan döndüğünde tüm eşyalarını yıkayabiliyor. Bu anneler temizliğinin ve düzeninin bozulmaması için kimsenin bir şeye dokunmasına izin vermiyor, kirli olduğunu düşündüğü her nesneyi yıkıyor ve temizlemeden kullanmıyor.
Hayat zorlaşıyor
Poyraz, titizlik hastalığının obsesif-kompülsif bozukluk (OKB) tanısında yer aldığını ve bir tür anksiyete/kaygı bozukluğu olarak kabul edildiğini belirtiyor ve ekliyor: “Obsesiyon halk arasında takıntı olarak bilinen, kişinin yaşamında belirgin bir sıkıntıya yol açan tekrarlayıcı ve mantık dışı düşünceler ve zihinsel görüntülerdir. Kompülsiyon ise, bu rahatsız edici düşüncelerin yarattığı huzursuzluğu etkisiz hale getirmek veya kişinin kaygı düzeyini düşürmek için yapmak mecburiyetinde hissettiği davranışlar, ritüeller veya rutinlerdir. Titizlik hastalığı olan bir anne, farkında olsa bile, kaygılı düşüncelerinden uzaklaşamıyor; örneğin çocuğuna mikrop bulaşacağı fikri, ona çok sık aralıklarla banyo yaptırmasına sebep olabiliyor. OKB’lerde kişi kendisinde oluşan aşırı şüphecilik ve saplantılı davranışlarından rahatsız ve mutsuzdur.”
Çocuk anneyi tekrar ediyor
Ağır stres altında kalmak, travmalar ve depresyon, titizlik hastalığını körükleyen nedenlerin başında geliyor. Genetik faktörlerde, hastanın ailesinde benzer hastalıklar veya depresyon görüldüğü yapılan araştırmalarda ortaya çıkan bir sonuç. Psikolojik faktörlerde psikanalitik bakış açısı; bu sorunun insanın bilinçdışında gizli olan cinsel ve agresif dürtüler ile ilgili olduğunu savunuyor, buna göre kirletmek yönünde olan bilinçdışı dürtü somut olarak aşırı titizlik olarak ortaya çıkıyor. Son olarak çevresel faktörlerde ise hastanın güven ilişkisi kuramaması veya ebeveynlerinin mükemmeliyetçiliği ve kuralcılığı sebep olarak gösterilebiliyor. Çocuk annesinde gördüğü kaygılı halleri, tekrarlayan düşünceleri ve davranışları gözlemliyor, içselleştiriyor ve model aldıklarını tekrarlıyor.
Gizli mesaj veriyor olabilirsiniz
Temizlik ve düzen elbette bir çocuğun öğrenmesi gereken önemli değerler ancak bunları çocuğa nasıl aktardığımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Titizlik hastalığı olan anneler korumacı, mükemmeliyetçi ve aşırı kuralcı oluyorlar. Bu unsurların ise çocukta takıntılı davranışları pekiştirdiği düşünülüyor. Mesela tuvalet alışkanlığının kazanıldığı iki yaş döneminde bu eğitimin baskı ile verilmesi, temizlik için aşırı baskı uygulanması çocukta saplantılı davranış biçimlerinin gelişmesine neden olabiliyor. Çocuk “Yeterince temiz olmazsam, annem beni sevmez” düşüncesine bürünüp aşırı titiz davranabiliyor. Bunlara başka takıntılar da eşlik edebiliyor; anneyi mutlu etmek adına her şeyi doğru ya da yanlış yapıp yapmadığını aşırı kontrol etme alışkanlığı, düzen takıntısı, simetri takıntısı gibi bozukluklar ortaya çıkabiliyor. Titizlik kaygısı sadece sözlerle değil davranışlarla da çocuğa yansıyabiliyor. Örneğin eve gelen misafirden sonra tüm evi baştan aşağı silen bir annenin verdiği gizli mesaj; dışarısının pis ve mikroplu, dolayısı ile tehlikeli olduğu oluyor. Bu da çocuğun okul, park gibi dış ortamlarda güven duygusu ile ilişki kurmasını zora sokup, sosyal alan becerilerinde gecikmesine yol açabiliyor.