Yazı: Halime Sürek Kahveci
Yaratıcılık denince birçoğumuzun aklına güzel sanatlar, müzik, resim, heykel gibi dallar geliyor ya da “Çocuğunuzun yaratıcılığı için neler yapabilirsiniz?” sorusuna cevap olarak onu bale ya da resim kurslarına göndermeyi düşünüyoruz. Oysa yaratıcılık, hayatın her alanında kendisini gösterebilen ve zeka ile de bağlantılı bir beceri ve diğer tüm beceriler gibi temeli çocukluk döneminde, özellikle de okul öncesi çağda atılıyor. Tüm anne-babalar çocuklarını geleceğe, problem çözme yeteneği gelişmiş, mutlu ve başarılı bireyler olarak hazırlamak istiyor. Bunu gerçekleştirmenin altın anahtarlarından biri de yaratıcılık. Peki yaratıcılık nedir, nasıl gelişir? Ebeveynler ve okul öncesi kurumların üzerine düşen görevler nelerdir? Tüm bu soruları ve daha fazlasını cebine koyan, cevaplarını da ‘Okul Öncesi Eğitimde Yaratıcılık ve Geliştirilmesi’ adlı kitabında toplayan Okan Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Uzman Psikolog Z. Deniz Aktan ile konuştuk.
Deneyim yaratıcılığı artırıyor
Aktan öncelikle şu noktanın altını çiziyor:
“Yaratıcılığı tanımlamamız gerektiğinde, aslında ucu bucağı olmayan bir kavramla karşı karşıya kalıyoruz. Çünkü tanımı çağlara göre değişiyor. Ancak son 20 yıldır yapılan çalışmalar yaratıcılığın birebir zeka ile ilişkili olduğunu gösteriyor. Ancak her zeki insana ‘yaratıcı’ diyemeyeceğimiz gibi ‘her yaratıcı insan da zekidir’ diyemiyoruz.” Yapılan zeka testlerinde performansı çok yüksek olmayan kimi çocuklar müzik alanında ‘dahi’ düzeyinde olabiliyor ya da spor dallarında çok önemli başarılara imza atabiliyor. Aktan bu durumu çoklu zeka kavramı ve yaratıcılık arasındaki ilişkiyi anlatmak için kullanıyor. Tam da bu noktada yaratıcılığın günümüze uyan en geçerli tanımını “Geçmiş tecrübelerimizle şimdi arasında köprü kurmayı sağlayan düşünceler bütünü” olarak yapan Aktan, konuyu şöyle ayrıntılandırıyor: “Yaşadığımız dönemde karşılaştığımız problemleri ve durumları çözerken geçmiş tecrübelerimize bakıyoruz. O nedenle ne kadar çok deneyimle karşılaştıysak yaratıcılığımız da o denli ortaya çıkıyor. Tam da burada yaratıcılığın problem çözme ile olan yakın ilişkisi ortaya çıkıyor ki bizim bu beceriyi geliştirmek için yaptığımız faaliyetlerin ana başlıklarından biri de problem çözümü.” Üstelik çocuklukta edinilen problem çözme becerisi yetişkinlikte hayat kurtarıcı oluyor. Aktan, öncelikle yapılması gerekeni ‘çoklu zeka alanının tespiti’ olarak ortaya koyuyor. Çocuğun sözel, matematiksel/ mantıksal, görsel, içsel, sosyal, doğaya dönük, müzik ve bedensel/kinestetik zeka türlerinden hangisine yatkın olduğunun gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen Aktan, “Bu alanları belirleyince, gelişmesi gereken alanları buna göre destekleyebiliriz. Müzik zekası yüksek olan bir çocuğa, sayıları ya da İngilizce’yi şarkılar eşliğinde öğretebilirsiniz. Buradan yola çıkarak yaratıcılık becerilerini de geliştirebilirsiniz” diyor.
Yaşadığımız dönemde karşılaştığımız problemleri ve durumları çözerken geçmiş tecrübelerimize bakıyoruz. O nedenle ne kadar çok deneyimle karşılaştıysak yaratıcılığımız da o denli ortaya çıkıyor.
İletişiminiz çok, teknolojiniz az olsun
Burada hem anne-babalara hem de okul öncesi kurumların öğretmenlerine büyük görev düşüyor. Aktan öncelikle annebabaların yapması gerekenleri şöyle anlatıyor: “Birincil derecede önemli olan konu, anne-babaların çocuklarının hiçbir sorusunu geçiştirmemesi. Çünkü öğrenmek için soruyorlar. Kafalarında onlarca soru var ve siz o soruları her cevapladığınızda çocuğun bilgi dağarcığına, genel kültürüne hatta zeka işlevine bir şey daha katıyorsunuz. Dili de böyle öğreniyorlar çünkü. Anne ve babasıyla iletişimi çok iyi olan, sorularına çok iyi cevaplar alan çocuk, daha iyi konuşabilen bir yetişkin haline geliyor. İkincisi çocukları mümkün olduğunca televizyondan, tabletten, akılla telefondan uzak tutmak… Bunlar olmadan da çocuğunuzun ilgisini çekebilirsiniz. Ne mi yapabilirsiniz? Bütün çocukların ortak özellikleri var. Hepsi uzayla, hayvanlarla ve dinozorlarla çok fazla ilgileniyor. Bu konularda onun ufkunu açacak kaynakları onunla paylaşabilirsiniz. Kitap okuyabilir ya da birlikte film izleyebilirsiniz. Çocuğunuzun sorularına sürekli sözlü olarak cevap vermek yerine bazen de “Haydi gel, bununla ilgili bir şey izleyelim!” diyebilirsiniz. Böylece öğrenme arzusunu farklı bir yolla tatmin etmiş olursunuz.”
Yaşıtlarıyla oynasın
Çocukluk döneminde yaratıcılığı geliştiren bir diğer nokta da aynı yaşlardaki çocuklarla birlikte geçirilen zaman. Aktan, “Yaratıcı olabilmesi için çocuğun tek başına bir faaliyet içinde olması değil de, sokakta, parkta, bahçede kendi yaşıtlarıyla birlikte olmasını desteklememiz gerekiyor. Çünkü evin içinde yapılacak şeyler kısıtlı” diyor. Akran ilişkilerini geliştirmenin önemli duraklarından biri de okul öncesi eğitim kurumları. Çocuğun anaokuluna gönderilme yaşı da ebeveynler için muamma olabiliyor. Aktan’a göre eğer çocuğun bakımını anne yapıyor, tüm ihtiyaçlarıyla ilgilenebiliyorsa oyun gruplarına ya da anaokuluna başlama yaşı üç olabilir. Ancak bakımın büyük ebeveynler ya da bakıcı tarafından yapıldığı durumlarda iki yaşındaki bir çocuğun da oyun gruplarına başlayabileceğini söylüyor.
Keşif çantanız var mı?
Sorulara verilen cevaplarla çocukların merak duygusunu geliştirirken gördüklerini keşfetmesini sağlamak da önemli. Aktan, bunun için keşif çantası önerisinde bulunuyor. Bir büyüteç, kürek, tırmık, çekiç, keser gibi oyuncakların konduğu bir çanta hem evde hem de parkta can kurtarıcı olabiliyor. Parkta bir toprağı biraz eşelemek, bir çiçeğin üzerinde yürüyen karıncayı izlemek, duvarda yürüyen bir örümceğe büyüteçle bakmak çocuğu hem keşfetmenin büyüsüyle tanıştırıyor hem de ileride oluşabilecek kimi fobilerin de önüne geçilmesinde yardımcı oluyor. Tüm bu aktiviteler aslında çocuğun sadece ‘yaratıcı ve zeki’ olmasını sağlamıyor, aynı zamanda onları gerek arkadaşlarıyla gerekse kendi başına vakit geçirmenin keyfine varan mutlu bireyler haline getiriyor. Birden fazla çocuğa sahip ailelerin yaratıcılığı geliştirme konusunda daha şanslı olduğunu anlatan Aktan, “Çocuk tek başına değil de bir ortam içinde daha yaratıcı olabiliyor. Kardeş ya da birlikte vakit geçirilen kuzen sayısı fazla olan çocuklar daha şanslı” diyor.
Okullarda kış bahçesi olmalı
Yurt dışında yapılan çalışmaların erken yaşta okul öncesi eğitime başlayanların akademik hayatın yanı sıra sosyal yaşama uyum ve arkadaşlık ilişkilerinde de daha başarılı bir performans sergilediğine işaret ettiğine değinen Aktan, şöyle devam ediyor: “Yaratıcılığın geliştirilebilmesi için anaokulunun koşulları çok önemli. Kış bahçesi olmalı. Burada çocukların fiziksel enerjilerini atabilecekleri, bedensel yeterliliklerini ortaya koyabilecekleri, arkadaşlarıyla iletişimlerini güçlendirebilecekleri çeşitli egzersiz aletleri bulunmalı. Ayrıca mevsimlerin tanıtıldığı oyuncaklar ve kendi ürettikleri materyaller de yer almalı. Belki, o yaştaki bir çocuğa hangi bölgede hangi meyveler yetişir anlatamaz ya da öğretemezsiniz ama beraberce hazırladığınız bir Türkiye haritasına her bölgenin üstüne o bölgede yetişen meyvelerin kendilerini yapıştırarak ortaya renkli bir obje çıkarırsanız, hem geleceğe yatırım yapmış olursunuz, hem de çocuğun yaratıcılık becerilerini desteklersiniz.”
Yapıştırıp süslemek yetmiyor
Okullarda yapılan faaliyetleri anlatırken “Yaratıcılığı geliştirmek ‘Artık materyalleri al, plastik tabağa koy, pullarla boncuklarla süsle, yapıştır’ demek değildir. Bunun ne işe yaradığını, işlevini anlatmak gerekiyor. Örneğin, farklı büyüklüklerdeki plastik şişeleri ortasından kesip boyayarak iç içe koymak, küçükbüyük kavramını öğretirken bu oyuncakları kullanmak hem artık materyallerin değerlendirildiği hem de öğrenmeyi destekleyen bir çalışma olarak öne çıkabilir” diyen Aktan, nesneleri işlevleri dışında farklı amaçlarda kullanmanın esnek düşünmeyi sağladığını da vurguluyor. Bu da, çocukların karşılaştıkları durumlarda uygun çözümleri üretebilmesinin önünü açıyor. Aktan, yaratıcılığı geliştirme faaliyetinin temel hedefinin çocuklara düşünme egzersizleri yaptırarak hayal kurma becerilerini de artırmak olduğunu ifade ederek, şunları söylüyor: “Örneğin boş bir sinema resmi göstererek ‘Burada bir sinema resmi var. Sence nasıl bir film oynuyor?’ ile başlayan faaliyet ‘Hayalindeki filmi aşağıdaki sinema ekranına çiz’ diye devam edebilir. Böylece ilk soruda çocuğun hayal gücü becerilerini desteklerken, çocuğun sözel becerileri devreye girerken, ikinci soruda görsel uzamsal zeka alanına ve ince motor kas gelişimine yönelik çizim becerileri destekleniyor ve aynı faaliyette birden çok gelişimsel alan desteklenmiş oluyor.”
Çocuk bir proje değil
Kısacası yaratıcılığın geliştirilmesi için bir kalem ve kağıt yeterli. Bu tür faaliyetlerde kesinlikle ve kesinlikle unutulmaması gereken nokta ise tüm faaliyetlerin kontrolünün tamamen çocukta olması. Yani onu “şöyle de olabilir, böyle de çizilebilir” diye yönlendirmemek gerekiyor. Aktan en önemli uyarısını ise sona saklıyor: “Anne-babalar çocuklarını proje gibi görmesin. Kendilerinin yapmak isteyip de yapamadıklarını onların hayatlarında gerçekleştirmeye çalışmasın. Okul öncesi dönemde çocukların hata yapmalarına izin verilmeli. Çünkü onlar yaptıklarıyla, hatalarıyla doğrunun ne olduğunu keşfediyorlar. Unutmayın; kusursuz ebeveyn olmadığı gibi kusursuz çocuk da yoktur!”